58.Bölüm-Kalplerdeki Filizler-

1.5K 90 332
                                    

Pandora'nın Ağızından

Şatonun büyük kapısının önünde durdum ve bahçeyi izlemeye başladım. Kasım ayının sonlarına gelmiştik ve hava oldukça soğuktu ama bu bahçeye çıkmama engel değildi. Babam gibi bende bitkileri ve doğayı seviyordum. Etrafı izleyerek ikinci seraya doğru ilerlemeye başladım. Babam, yani Profesör Longbottom, istediğimiz zaman seraya girip çiçeğimizi kontrol edebileceğimizi söylemişi. Bende sık sık gelip çiçeğimin büyüme evrelerini izliyordum. Seranın kapısını açıp içeriye girdim ve hemen kapattım. Hava cidden soğuktu ve bitkilerin zarar görmesini istemiyordum. Çiçeklerin olduğu arka kısma ilerlerken bir ses duymamla yavaşladım. Çiçeklerin önünde duran kişiyi arkasından bile tanırdım. 

Albus saksıdaki çiçeklerden birinin önünde durmuş sessizce konuşuyordu. Biraz daha dikkat kesildiğimde ne söylediğini anlayabilmiştim. "Eğer kazanırsam seninle ne yapacağımı bilmiyorum. Neville amcam seni sevdiğimiz birine vermemizi tavsiye etti ama benim sevdiğim kimse yok. Daha doğrusu bu söylediğimde pek emin değilim, biri olabilir." dediği sırada elimi uzatıp omuzuna koydum. Anında yerinden sıçramıştı. Arkasını dönüp beni gördüğünde korkmuş  yüz ifadesinin yerini şaşkınlık almıştı. "Pandora? Burada ne işin var?" dediğinde güldüm. "Seninle aynı sebepten buradayım Sev, çiçeğimi kontrol etmeye geldim. Ama sanırım konuşmanı böldüm." dediğimde kızarmaya başlamıştı. O konuşmayınca ben devam ettim. "Hoşlandığın kişi kim peki? Ben tanıyor muyum?" diye sorduğumda beti benzi atmıştı. 

Hızla "Hayır!" dediğinde şaşırmıştım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hızla "Hayır!" dediğinde şaşırmıştım. Sesini biraz alçaltarak "Hayır, tanımıyorsun." dediğinde omuzlarımı silktim. "Her neyse, tavsiye istersen ben buradayım." dediğimde başını olumlu bir şekilde salladı. Tam çiçeğime yöneldiğimde sorusuyla ona döndüm. "Peki sen çiçeği kazanırsan kime vereceksin?" Bir an düşündüm. Hoşlandığım kimse yoktu. Anneme de veremezdim çünkü onun bir tane vardı. "Babama vereceğim." dediğimde bana şaşkınca bakıyordu. "Yani hoşlandığın biri yok?" dediğinde onu başımla onayladım. "Bu harika! Yani, şey, senin için harika. Şey, ben gitsem iyi olur, Scorp ile buluşacaktım. Sonra görüşürüz." dedi ve serayı hızla terk etti. Bense şaşkınca arkasından bakabilmiştim. Nesi var bu çocuğun böyle? Bu sorunun cevabını daha sonra bulurdum. Şimdi ilgilenmem gereken bir çiçeğim var.  

Scorpius'un Ağızından

Kahvaltımı didiklerken oldukça gergindim. Bugün Slytherin ile maçımız vardı. Bundan önceki maçta rahatsız olduğumu söylemiştim ve benim yerime yedek vurucu oynatılmıştı. O maçı maalesef Gryffindor 150-120 yenmişlerdi. Bu maça kesinlikle çıkmam lazımdı, yine rahatsız olduğumu söylersem herkes kaçtığımı düşünecekti. Kaçıyordum ama bunu bilmelerini istemiyordum. Kaçmamın nedeni ise Rose'du. Onun önünde rezil olmaktan ölesiye korkuyordum. Omuzumda bir el hissedince irkildim. Arkamı döndüğümde bana gülümseyen Richard'ı gördüm. "Maça son yirmi dakika gençler. Artık soyunma odasına geçsek iyi olur." deyip gittiğinde Albus bana bakıyordu. 

Hogwarts Aşıkları (Dramione Ransy Hinny Nuna)Where stories live. Discover now