29.Bölüm: Aşkın Belirtisi

1.4K 116 34
                                    

Medya: Ludovico Einaudi - Fly (Evren'in piyanoda çaldığı parça)


Kalabalığa bakıyordu on beş yaşındaki küçük Evren. Etrafta müzik sesleri yankı yapıyordu. Bir taraftan gelen misafirler saygı ve minnet ile karşılanırken diğer taraftan son kez gözden geçirilen hazırlıklar süratle devam ediyordu. Evren gözlerini yumdu, ilk kez kravat takacağı için gergindi, delikanlı çağının verdiği asabiyet ile bağlayamadığı için de sinirle çekiştiriyordu kravatı.

"Of!" diyerek elini boynundaki kravata getirdi, tam çözecekken babası ellerini tutunca durdu.

"Çok sabırsızsın oğlum," dedi Melih Aksel şefkatle.

"Sana dedim, sanki tasma gibi, beni boğuyor bu kumaş parçası baba. Takmak istemiyorum."

Melih şefkatli gülümsemesini yaydı yüzüne, sabırla oğlunun kravatını bağladı. "Bak bitti işte," dedi aynı şefkati ile. "Bazen sevdiklerimiz için küçük işkencelere katlanırız evlat öyle değil mi?" Elini oğlunun omzuna getirip sıvazladı sanki yanındayım der gibi. "Hem yakıştı da sana, kızlar senden gözünü alamaz artık."

Baba ve oğlun neşeli kahkahası yankılandı odada. Vakit ise geçiyordu ... geçiyor ... geçiyordu...

Evren biricik ablası Defne'yi gelin odasından çıkarmak için merdivenleri üçer beşer atlayarak ilerliyordu. Kapının önüne geldiğinde annesinin bağırma sesini duyunca kapıya vurmak için yumruk yaptığı elini indirip durdu.

"Mecburdum seninle evlenmeye, peki senin ne mecburiyetin vardı?" diyordu annesi Gülfem. "Onu sevdiğimi bile bile evlendin benimle! Yıllardır bitmedi sevgim bunu mu duymak istiyorsun bırakmak için!"

"Gülfem yapma..."

Daha iyi duyabilmek ve belki içeriyi daha iyi görebilmek için aralık kapının yanına yaklaşıp başını biraz uzattı Evren. Her şey o kadar ani gelişiyordu ki kulakları uğuldamaya başladı duyduklarının ağırlığı ile. Duyduğu kelimelerin gerçekliğini hazmedemiyor, ağır geliyordu çünkü.

"Kader onu yine karşıma çıkardı, biz... Biz birbirimizi hâlâ seviyoruz Melih! Yalvarıyorum sana beni azat et bu evlilikten! Yoruldum artık!"

"Bugün değil, bunları konuşmanın yeri değil. Defne için..."diyordu babası.

Gözlerini kısıp aralık kapıdan tüm gücünü toplayıp yeniden baktı Evren, babasının aciz ve kırılmış görüntüsünü görünce içi kıyıldı. Yine de annesine göre gayet sakin duruyordu, dirayetli duruyordu ama yıkık döküktü çehresine oturan ifade. Gülfem ise buna aldırış etmeden yeniden bağırdı ona.

"Kimse için susmayacağım artık! Yalvarıyorum engel olma!"

"Çocuklarımız..." dedi babası, sesi o kadar kısık çıkmıştı ki Evren bile zor duymuştu onu.

"Üzgünüm Melih! Böyle olsun istemezdim üzgünüm!"

Annesi koşarak odadan çıkarken onu görmemişti, Evren ise kaçtığını anlamadığı annesinin ardından bakakalmıştı bir süre. Anladığında ise "Anne!" diye bağırdı peşinden. Bir süre sonra kendi haykırışına ablasının ağlama sesi karışmıştı zaten.

Zaman geçiyor, zaman sürekli geçiyordu. Malikânede odanın kapısını açıp babasını akşam yemeğine çağırmak için içeriye giriyorlardı Defne ile şimdi. Fakat gördükleri görüntüyle ikisi de dehşete düşüyordu. Babasının cansız bedeni karşılarında duruyordu.

YILDIZ TOZU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now