59.Bölüm: Efsane...

857 66 170
                                    

Hastaneye, Esin'in yanına uğrayıp yeni doğan minik ikizleri gördükleri an hepsi için duygu yüklü bir andı. Öyle ki Suat Esin'e sarıldığında gözyaşlarına hâkim olamamıştı. Mutlu Esin'i de anne olmuştu. Kız kardeşlerini gözünde büyütemiyordu fakat bu anlarına şahit olunca da karışıyordu.

Kadir'in hastaneye geldiği anlarda ise Evren ve Hayal çoktan evlerine geçmişti zira Güneş yaşanılan akşamın yoğunluğundan olsa gerek huysuzlanmıştı. Esin ile Selim'in yanında ise Defne ve Suat kalmıştı. Mink Duru da Hatice Hanım ile birlikte Evren ve Hayal ile gelmişti. Hayal, Duru'nun ısrarı üzerine ona masal okurken küçük kız uyuyakaldı. Hatice Hanım ise o anlarda Güneş ile ilgileniyordu. Evren minik yıldızının odasına geldiğinde Hatice Hanım Güneş'i pışpışlıyordu.

"Hatice Teyze, sen de geç dinlen. Ben ilgilenirim kızımla." dedi genç adam, kızını kucağına aldı ardından. Hatice Hanım yorgun bir soluk salıverdi.

"İyi ettin oğlum. Yanlış anlama kızın zorluğundan değil, Esin kız iki gün daha hastanede kalacak ya, yarın yine uğrarım yanına diye düşünüyordum. Dinlenmiş olurum."

"Ahmet bırakır seni. İkiz bebek, işleri çok zor olacak."

"Şuncacık kız maşallah iki tosun dünyaya getiriverdi hakikaten. Allah'ın işi işte. Bakarlar ama, Selim çok ilgiliydi. Dersine çalışmış belli." Güldü Evren yaşlı kadının sözlerine. Katılıyordu ona, Selim gerçekten de özveriliydi bu konuda. Elinden gelenden fazlasını yapacağına da inanıyordu. Hatice Hanım Güneş'in yanağını sevip çıktı odadan.

Evren kızının belinden tutup yüzünü yüz hizasına kaldırmışken "Gel bakalım babacım. Demek beni özledin," dedi muzipçe, odadaki sallanan sandalyeye oturdu. "Ben de seni çok özledim. Hatice Sultan seni odana getirmiş ama sen yine bizimle uyuyacaksın tabii. Ondaki de seni buraya alıştırma çabası." Güneş'in ince sesiyle minik kıkırtısı yayıldı odaya. Tombik parmaklı minik ellerini babasının yanaklarına yasladı. Ağzından tuhaf sesler çıkarıyordu, Evren buna bebekçe adını vermişti. Kızı bebekçe dilinde konuşuyordu böyle yapmaya başladığı anlarda ona göre. Başını çevirip elini öptü.

"Annen gibi gülüyorsun," dedi Evren iç çekip. "Ve ben bunu çok seviyorum." Güneş ellerini vurdurdu yanaklarına. "Ama sevme anlayışınız farklı," derken güldü genç adam: "Sen severken beni dövüyor gibisin sanki biraz." Güneş kaşlarını çatınca Evren de kaşlarını çattı. "İşte şimdi bana benzedin." dedi, kızını tek koluna yatırıp yüzünü seyretmeye başladı. Güneş onun kucağındayken hiç huysuzlanmıyordu ve konuştuğu vakitlerde de babasını dikkat kesilip dinliyor gibi görünüyordu. Evren onun bu hallerine bazen "Büyümüşte küçülmüş," diyordu. Hayal ise "Bilgiç," diyerek takılıyordu kızına. Yine o anlardan birindeydiler. Evren'in konuşacağını ve onunla dertleşeceğini sanki anlamış gibi kaşları hafif çatık, kalp dudakları kapalı bir hal almıştı ve renkli gözlerini kırpmadan yüzüne bakıyordu Güneş.

"Hemen konuya gir bakışı atıyorsun yine," dedi Evren buruk bir tebessümle. İçindeki boşluğu kelimelere nasıl yansıtacağını bilmiyordu aslında. Güneş ile paylaşmıştı Gülfem ile görüşeceğini ve o da sanki güç vermek ister gibi gülümsemişti ona. Kızının gülüşü kalbindeki tüm buzları eriten sıcaklığa sahipti. "Ben o kadınla görüştüm," dedi. "Ve bu sefer gerçekten ardımda bıraktım. Eminim."

"Agu...gu gu agu gu..." Güneş'in dudaklarından çıkan anlamsız harfler sanki soru cümlesiymiş gibi geliyordu Evren'e, bulunduğu ruh halinde öyle yorumlamak istiyordu. Yüzünü buruşturdu, "Tamam, annen gibi affedip de ardımda bırakmış değilim. Ben annen kadar güzel bir kalbe sahip değilim Güneş'im. O, çok farklı. Ve sen bu konuda çok şanslısın. Annen eşsiz bir kadın, seni de çok seviyor." Kısa bir nefes aldı. "Keşke ben de affedebiliyor olsaydım, belki o zaman kalbimde bu kırıkların parçalarıyla yaşamak zorunda kalmazdım."

YILDIZ TOZU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now