3.8 | önemli bir piyon

1.1K 159 246
                                    


Voldemort'un malikanesinde daha önce görülmemiş bir fırtına esiyordu adeta. Ölüm Yiyenler'in bir kısmı akşam vakti kollarında olan izin acısıyla kavrulmuş ve kendi hayatlarını bırakarak Lord Voldemort'un yanına gelmişlerdi. Bu Ölüm Yiyen'ler arasında Regulus Black de vardı. Kara haber anında yayılmıştı aralarında.

Voldemort, Ölüm yiyenler ile toplantı yaptığı odaya girdiğinde yüzü kireç gibi beyaz, dudakları sinirle incelmiş ve gözleri kırmızı parıltılarla parıldar haldeydi. Sadece ama sadece olağanüstü kriz anlarında Voldemort'un bu hale geldiğini bilirdi herkes. Ölüm Yiyen'ler, Voldemort'un karşısında tir tir titrerken, Voldemort hepsinin çıkmasını söylemişti. O kadar hiddetli ve sesi bir fırtına gibiydi ki iki saniye sonra salon Lucius Malfoy dışında bomboştu.

Lucius Malfoy'un neden içeride kaldığını biliyordu elbette Regulus. Onun, Dracula'nın meydan okumasından sonra Voldemort'un bu mesele için görevlendirdiği kişiydi. Geniş ve çok uzaklara dahi ulaşan kaynakları sayesinde Voldemort onun bu konuda bilgi edineceğini düşünmüştü.

Regulus Black, bu Ölüm Yiyen yuvasında, çevresi minik insan grubu tarafından sarılmış bir halde, köşeye saklanmış sandalyede oturuyordu. Koyu bir ahşapla döşenmiş holde neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan, fısıltılarla konuşuyordu.

Regulus Black, bu fısıldaşan Ölüm Yiyen topluluğundan uzak durmayı tercih etmişti. Zaten son zamanlarda her şeyden uzak durmayı tercih ediyordu. Onu yaşama bağlayan ipleri Voldemort'un elinde olduğu sürece de uzak duracaktı her şeyden. Bu da hayatının sonuna tekabül ediyordu çünkü herkes bilirdi, Lord Voldemort birinin kontrolünü asla bırakmazdı.

Tamı tamına bir ay olmuştu o gün. Eğer güçlü bir Zihnefender olmasaydı, çoktan onu mezara götürecek kararı alınalı bir ay olmuş olurdu. Fakat Regulus, küçük yaşına göre güçlü bir sihirbazdı ve mesele düşüncelerini saklamaksa bunda da başarılıydı.

Asasıyla elinde minik, hayali çizgiler çiziyordu. Aslında fazlasıyla sıkılmıştı. Kolundaki dövmenin acısını duyduğunda, Lucius Malfoy'un evinde, kuzeniyle bir yemekteydiler. Lucius ile son zamanlarda daha yakındı. Onun emirleri altında hareket ediyor, kısaca ayak işlerini yapıyordu.

"Ne yapıyorsun, öyle?"

Regulus, kafasını kaldırıp, bir viski yudumlamakla meşgul olan arkadaşına baktı. Sesi her zaman olduğu gibi sakin ve umursamazdı. Okul yıllarını düşününce, arkadaşının dönüştüğü bu insan Regulus'un hoşuna gitmiyordu.

"Hiçbir şey." dedi Regulus, Barty'e soğuk soğuk bakarak. Asasını cüppesinin cebine attı.

"Duydun mu olanları?" dedi Barty, bir kolunu, omzunun biraz aşağısında biten bir dolabın üstüne koyarak.

"Duymadım." dedi kısaca Regulus. Umurunda da değildi. Ancak her şeyi biliyor olsa kesinlikle umurunda olurdu.

"Dracula, ona saldırmış." diye fısıldadı Barty, Regulus'a doğru eğilerek. Aslında tüm salon bu konu hakkında konuşuyordu ve Voldemort'un kendilerini duyamayacaklarını bilseler de fısıltı ile konuşmayı tercih ediyorlardı. İşte bu korku hissi... Regulus'u en çok olduğu kişiden, daha doğrusu dönüştüğü kişiden tiksindiren buydu. Fakat yine de, Barty'nin dediklerine kulak kabarttı.

"Voldemortu neredeyse boğazlıyormuş." dedi sevimsiz sesiyle Barty. Devam etmek için ağzını açmıştı ki Regulus hayretle sordu. "Ne demek Voldemort'u boğazlıyormuş." İstemsizce eli boğazına gitti. Boğulmak, Regulus'un en büyük korkusuydu.

"Doğu Avrupa efsunu diyorlar. Bu yüzden Voldemort'un bedenini uzaktan kontrol edebilmiş. Asa yok, büyülü sözler yok. Sadece elini kaldırmış ve bum! Voldemort kitlenmiş."

Creatures of the Night ◈ the MaraudersOnde histórias criam vida. Descubra agora