1.Bölüm - "17 Dönencesi"

6K 275 268
                                    

"Bu kitapta geçen olaylar, karakterler ve mekanlar tamamen hayal ürünüdür. Gerçekle ilişkilendirilemez, gerçekle olan bağlantısı ise tamamen tesadüftür."

"Sevgili on altıncı yaşım, biliyorsun pek anlaşamayız

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

"Sevgili on altıncı yaşım, biliyorsun pek anlaşamayız. Ama... Sevgili on yedinci yaşım, sen bana ne yaptın?"

1. Bölüm  "17 Dönencesi."

10 OCAK

"Kafalarına sıkalım dedim, dedim demesine de kime dedim." dedi kendince normal bir tınıda. "Ne uğraşacağız bu sikik heriflerle, zebaniler uğraşsın dedim." dedi sonlara doğru gülercesine. "Ama yok, illa iş başa düştü." derin bir nefes verdi. "Niye?!" diyerek aniden yükseldiğinde sesi ıslak çamur ve kan kokan deponun duvarlarını inletmişti adeta. "İki elle bir siki doğrultamayan insanlar var çünkü!" O cennete inanmazdı, ama cehennemin varlığını sorgulardı. "Birde ellerine silah alıyor asalak herifler." dedi sandalyeye bağlı duran adamlara kenardan bir bakış atarak. "La havle..." Aybars Kutay için cennet her ne kadar imkansızsa, cehennemin bir demosu olan dünyanın gerçekliği de o kadar barizdi. 

"Abi-" dedi bağlı olan adamlardan birisi, ağzına dolan kan sözünü kesti. "Abisi siksin lan sizi!" diyen Aybars kanlı metal masanın en ucunda tertemiz duran silahına uzandı. Ayık olan adam gözlerini kapatırken yanında ki arkadaşı son derece soğukkanlı bir şekilde duruyordu. "Sen değilde, sen." diyen Aybars saçlarından kavradığı adamın başını kaldırdığında adam sinir bozucu bir yavaşlıkla gözlerini açtı. "Sen neyine güveniyorsun lan göt herif?" Adamın darmadağın ettiği yüzünün elleriyle saatlerce uğraşarak biçimlendirdiği sanat eserinin her zerresinde gezdirdi Aybars gözlerini. Sağlam ve güzel çalışmıştı ama sorun bu değildi, asıl sorun adamın gözlerinde zerre korku yoktu.

Karşısında ki adam ipi kopartmış bir adet Aybars Kutay'dı. Karanlık bir depodalardı, az önce elinden sağlam bir metal set geçirmişti Aybars. 

Ölmeyecekti, beter edilecekti ki edilmişti.

Ve bunu biliyordu, bilmese bile yaşamıştı.

Karşısında ki adamda zerre insaniyet yoktu, bunu da biliyordu.

Ama o, sadece ona iletilen mesajı yerine getiren bir elçiydi.

"Konuş lan!" Yüzüne kükreyen Aybars'ın yumruğu sıkılaşırken saç diplerinden süzülen kan yavaşça alnına aktı adamın. "Ne sikime senin bu özgüvenin!" Silahın emniyetini dizine sürterek açan Aybars namluyu adamın göğüs kafesine yaslarken adam güldü. "Patronunu çağır, Kutay." dedi tükürürcesine. "Son sözlerim ona olacak." 

"Bana söyle lan it!" Adam ne yüzüne kükrenen sözleri, ne de göğsüne yaslanan namluyu umursamadan sakince gözlerini yumdu. "Ateşin düştüğü yer önemli değil, söndüğü yer önemlidir ve ateş ancak küle çevirebileceği herşeyi küle çevirdiği an söner." dedi sakince, deponun kapısı aralandı. Dokuz Ocağı On Ocaktan kopartan gecenin soğuk uğultusu adım sesleriyle beraber kan kokan depoya dolduğunda adam konuşmaya devam etti.

EFGANUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum