50. Bölüm "Ben Artık Senden Vazgeçmem."

1.2K 105 239
                                    


50. Bölüm "Ben Artık Senden Vazgeçmem."

§

"Alparslan!" Duraksadım. Ses tonum o kadar hayat dolu ve neşeli çıkmıştı ki ben bile inanamadım o an. Elimden tutan eli bedenimi sürükleyerek kendisine çekti. "Söyle." Sonra bakışlarım arkasında ki gerçekliğe düştü. "Bu kadar kıyafeti kaç kadına giydirmeyi düşünüyorsun?" dediğimde arkasını dönerek kafasına göre seçtiği ve 'bu sana yakışır' kalıbıyla eline aldığı her kıyafeti koyduğu yeri işaret ettim. "Tek bir kadına." derken giyindiğim tişortünün düşük omuzlarının açıkta bıraktığı tenime düştü yoğun bakışları. "Benim kadınıma." Benim iri bedeninden kaçınarak baktığım kıyafetlere ufak bir baş hareketi ile baktı ama bütün dikkati hala benim üzerimdeydi. "Benim kıyafetlerim bana yetiyordu ki." Belime sarılan eli beni kendisine çektiğinde kabin kısmında olduğumuz için kimsenin olmaması hareketlerine daha kolay kapılmamı sağlıyordu. 

Bedenimi bedeni, ruhumu ise gözleri hipnoz ediyordu.

Yaptığımız bu alış veriş sadece benim için değildi. Benim için yaptığını savunduğu ne varsa kendisi içinde yapıyordu. Bana bunca zaman boyunca çektirdiği çilenin bedeliydi bu, duyduğu vicdan azabından biraz olsun arınmak için yapıyordu. Elbise sadece basit bir bahaneydi, o kefaret ödüyordu.

Sırtımı yasladığı kabin kapısına bastırdığım avuçlarımla başımı kaldırarak kızarmış gözlerine baktım. 

Gözleri son günlerde her zaman olduğundan daha kızarık ve daha koyu bakıyordu sanki.

"Yetmediğini söylemedim yavrum, sana yetmeyen hiçbir şey olmayacak." derken usulca uzerime eğilerek ellerini bel boşluğuma yerleştirdi. "Sadece üzerinde daha farklı renkler görmek istiyorum." İyice üzerime eğilen bedeni ile dudaklarını usulca boynuma sürttü. Bu hareketi bir yaprak misali titretirken bedenimi, hissettiğini biliyordum. Bakışları boynuma düştüğünde yüzük taktığı elini usulca boynuma uzattı. Parmaklarının sırtı çok yavaşça tenime sürtünerek aşağıya kaydı. "Beyaz tenini daha çok ortaya serecek renkler." Yoğunlaşan sesi ile dudakları arasından tenime sızan dilinin bıraktığı ıslaklığı hissetti tenim, ben ise kalp ritmimin yavaşça rayından çıktığını. "Kıyafetlerin hepsinin bedeni bana olur, biz neden buraya geldik ki?" derken titreyen sesime tebessüm ettiğini hissettim tenimde kıvrılan dudaklarının. "Birini denemeni istiyorum." dedi elleri belimi okşarken. "Görmediğin, ama benim gözümün önünden gitmeyen bir tanesini." Kaşlarım çatılırken göğüs kafesimi canım pahasına döven kalbimi duyduğundan adım kadar emindim. "Bakır turuncu karışımı renginde ki saçlarını boğacak, beyaz tenini ay kadar parlatacak kan kırmızı bir elbise." Kaşlarım çatıldığında bana ne tepki vereceğimi bekleyerek bakan gözlerine ufak bir onay verdiğimde üzerime eğilen bedeni ayrıldı.

Eline aldığı askının orada olduğunu bile fark edemeyecek kadar çok kapılmıştım bana bakan gözlerine. "Elbise giyinmek istemiyorsun biliyorum," derken başımı önemi yok dercesine olumsuz anlamda salladım. Bir adım atarak elinde ki askıdan endamıyla salınan elbiseye bakındım.

Kırmızı saten bir elbiseydi. Omuzları ince ip askı ve bel kısmı sonuna kadar ip bağlamalı dekolteydi. Göğüs arasından başlayan küçük bir dekolteye daha sahipti. Belimi tam saracak gibi duran kısımdan sarkan etek bolalıyor, sol kısmında cesur bir derinlikten en dibine kadar yırtmaç iniyordu.

Elbise nefes kesiciydi, tıpkı onu bana sunan adam gibi. Ve Alparslan Hazemşah kesinlikle çok zevkli bir adamdı. Tek sıkıntısı ise, elbisenin fazla cesur ve kırmızı olmasıydı.

EFGANWhere stories live. Discover now