42. Bölüm "Dilhun"

1.2K 110 148
                                    

Yazardan Not! Normalde fon müziği önermem beni bilirsiniz playlistimizden siz seçin derim ama bu bölüm için bu müziği (medyayı) öneriyorum. Dinleyip dinlememek sizin tercihiniz, seviyorum sizi. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız! İyi okumalar!

Dilhun : Kalbi yaralı, kalbi incinmiş ve kalbi kan ağlayan kişi kimseler...

Dilhun : Kalbi yaralı, kalbi incinmiş ve kalbi kan ağlayan kişi kimseler

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

42. Bölüm "Dilhun"

§

"Eğer bunun sonunda beni öldürürsen Alparslan, hakkımı sana helal etmem."

"Eğer bunun sonunda beni öldürürsen Mihrimah, hakkım sana helal."

Gözlerine bakıyordum, sadece gözlerine. Dili yalan söylese bile gözleri gizleyemezdi. Ablam hep böyle söylerdi, gözler yalan söylemezdi. Hayatı en çok seven gözler, bu hayatı yalanlarla kirletmezdi. 

Elimde ki çanta benzeri poşeti gerileyen adımlarım sırasına deri koltuklardan birisine bıraktı parmak uçlarım. "Neden burası?" dediğimde kapıyı kapatmış, bana dönmüştü. Bu oda beni geriyor, gerçek olmamasına rağmen bana hala gerçekmiş gibi gelen raporu okuduğum anı anımsatıyordu. Eğer gerçekten de şizofren olsaydı, belki bu gerçek onu affetmemi kolaylaştırabilirdi. Ama, yine de buradaydım. "Çünkü bir ölüyü anacaksak, bunu mezarının başında ona en yakın yerde yapmalıyız." Kaşlarımı çattığımda bakışlarının bir anlığına parmağında ki gümüş yüzüğe düştüğünü gördüm. Şehadet parmağında ki yüzüğe düşen gözlerini hemen ayırdı yanımdan geçerek ilerledi, sırtına düşen bakışlarımı hissetse de bana dönmedi.

Bakışlarım bir an kapalı olan kapıya döndüğünde yanımdan geçen bedeni ile kenara çekildim. Sırtımı kapıya dönerek ona baktığımda çalışma masasının üzerinde duran dosyaların yanında ki şişeyi açtığını fark ettim. Sırtı bana dönük bir şekilde şişenin içinde ki kehribar renkli sıvıyı bardakla buluşturarak tek dikişte bitirdiğinde kaşlarımı çatmamak için verdiğim çaba ikinci bardağı da aynı şekilde içmesiyle dağıldı.

Aklımda canlanan anı, bana dejavu yaşama ihtimalimizi sunduğunda bunun olmamasını umdum. Artık yorulmuştum. Artık dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmekten çok yorulmuştum

"Alparslan?" Sesim en az hareketleri kadar sakin ve yavaştı. "Ne yapıyorsun?" Bana dönmedi, aksine içini doldurduğu bardağı üçüncü kez dudaklarıyla buluşturdu. Bana cevap vermeyişi ile bakışlarımı ondan çektim. Bekli de cevaplaması gereken soruyu sormuyordum?

"Alparslan, neden yapıyorsun bunu?" Sessiz ve uysal bir adımla ona yaklaştığımda omzunun üzerinden bana bakar gibi oldu. "Konuşacağız sanıyordum?" Bir adım daha atarak ona yaklaştığımda elimi çekingen bir hareketle omzuna uzattım. Parmak uçlarım soğuk kumaşın sardığı sıcak tenine dokunduğunda  taş kesilmiş kaslarını hisetmeme izin vererek bana döndü. "Konuşacağız, ama bu şekilde değil." Parmak uçlarım bana sunduğu izin ile yavaşca omzuna tırmandı.

EFGANWhere stories live. Discover now