31. Bölüm "Canavarın Yarası, Güzelin Emaresi"

1.5K 129 116
                                    


31. Bölüm "Canavarın Yarası, Güzelin Emaresi"

§

Delilik, onun damalrlarında akan kandan nefes alarak harelerine yansıyan bir yansımaydı. Şimdi ise beni de kendisine benzetmeye çalışıyordu. 

Aybars'ın üzerime kapattığı kapıyla beni sürükleyerek getirdiği evin odasında hapis kaldım yine. Kıyametim yine beni bu dört duvarın arasında beklerken ben yaka paça onun pençelerine teslim edildim.

Aybars'a beni götürmesi için emir veren Alparslan, beni kendince ateş hattından uzaklaştırmıştı. 

Ama benim için asıl ateş hattı, onun bulunduğu heryerdi.

Hayır varlığı değil, gözlerinin değmesi yeterdi benim için hezeyana.

İçimde, ona karşı tek bir duygu yoktu. Artık nefret yoktu, artık kinim yoktu, artık onu öldürmek istemiyordum.

Şu anlık.

Sadece yaralı zihnim eve geldiğinde bana yaşatacağı kıyametten ürküyordu. Korkuyordum. Onu sınırlayan herhangi bir engelin olmadığını öğrenmek, korkuma başka bir boyut kazandırmıştı. 

"Aybars!" Bağırdım, vurdum. "Aybars, bana bunu borçlusun!" Kilitli olduğunu bildiğim kapıyı yumrukladığımda uyguladığım kuvvet canımı yakacak kadar fazlaydı. "Aç kapıyı Aybars!" Boğazımda oluşan acıyla içimde ki o bütün hissizliğin yerini dolduracak bir acı armağan ettim bedenime. "Aç şu kapıyı gerizekalı! Öldürecek beni, bu sefer öldürecek!" 

Öldürecekti. 

Kaçtığımı düşünüyordu, bunun sonu benim ölümümdü.

"Kapıyı aç!" Avazım çıktığı kadar bağırmam onu etkilemezken beni duyduğundan bile emin değildim. Bedenime ve zihnime dolan acıyla geri çekildiğimde gözlerim dolmuştu. Geri geleceğini biliyordum. Bana masal diye başlattığı geceyi zehredecekti, biliyordum. Gerileyen adımlarım ayaklarıma dolanan elbisenin eteğine bastığında dengemi kaybederek geri düştüm. Düşüşümün etkisiyle bedenimde baş gösteren acıyı her bir hücremde hissederken ayağımda ki ayakkabıları sökercesine çıkartarak kapıya fırlattım. 

"Siz değişmezsiniz!" Dudaklarım titredi. "Ablam haklıydı!" Bir küçük hıçkırık firar etti. "Sen." Sesim titredi. "Aybars..." Kabullendim.

Yanaklarımdan akan göz yaşları bana kendimi güçsüz hissettirirken hızlıca ayağa kalkarak canım acıya acıya yürüdüm odada ki banyoya. Yanan ışık aynaya yansırken bana nasıl bir enkaza döndüğümü gösterdi. Beyaz fayansların arasında yansıyan ışık gözlerimi yakarken bir masalın prensesi olmak kenara dursun ben kendi hikayemin bile baş rolü değildim.

Hoş, bu hikayede bir çocuk masalı değildi zaten.

Yaşlı gözlerle ellerimde ki eldivenleri çıkartarak kenara bıraktığımda bileğime dolanan kalem görünümlü silahı da kenara bıraktım. Bileklerimde ki kuşakları sökercesine çıkarttığımda göz yaşlarım hala akıyordu. Titreyen ellerim akan suyu yüzüme çarparken hıçkırıklarım avuçlarım arasında boğuldu. Suyu kapatarak derin bir nefes almaya çabaladığımda aynaya değen harelerim ile dudaklarımda histerik bir gülümseme belirdi.

Sahi, ne hissediyordum ki ben?

Ellerimden damlayan sular göz yaşlarım gibi tane tane akarken yavaşça banyondan çıktığımda kaşımda duran bedenini görmek beni durdurdu. Beklediğimin aksine öfkeyle değilde onu ilk gördüğüm anki gibi sakinlikle bana bakan adam, beni uçuruma sürüklüyordu. 

EFGANOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz