52. Bölüm "Menge'nin Sırrı."

986 85 135
                                    


52. Bölüm "Menge'nin Sırrı."

§

Huzursuzca araladığım gözlerim ile kolları arasına sığındığım bedeni hissettim. Başını göğüs kafesime yaslayan Alparslan'ın düzenli nefeslerinden uyuduğunu anladığımda ellerim usulca saçlarına tırmandı. Uykulu gözlerim beyaz tavandan yavaşça sarıldığı bedenimi buldu. Belimi sıkı sıkı saran kollarının en son koltukta otururken beni kucağına çektiğini hatırlıyordum. Bir de, gece kabuslarımdan huzursuz uyanışlarım ve her defasında uyanık olan Alparslan'ın şefkatine sığınışılarım vardı.

Sessizlikten haz ettiğim sınırlı sayıda anlarım vardı, şu an o anlardan birindeydik. Her uyandığımda uyanık olan Alparslan şimdi göğüs kafesimde huzurla uyurken dingin nefes alış verişlerimi bozmadım. Gözleri gerçekten çok yorgun bakıyordu, biraz uyumasını istiyordum. Gözlerinde yorgunluktan daha farklı bir tabaka vardı sanki benden gizleyen onu.

Odada yeni doğmaya başlayan güneşin ışıkları yansıyor, Alparslan'ın kapattığı fon perdeleri arasından ışık sızıyordu. Kulaklarımda yanklanan nefes alış verişlerini dinlemek bana huzuru hissettirirken uyandığımda sıkışan kalbimin rahatladığını hissettim. Herşeye rağmen onda soluklanmak, bana yaşadığımı hissettiriyordu.

Saç tutamları arasında dolanan parmaklarım Alparslan'ın düzensizleşen nefesleri ile duraksadığında uyandığını anladım. Başını aniden göğüs kafesimden kaldırarak yatakta oturur pozisyona geçtiğinde irkilerek sırtımı yatak başlığına yasladım. Belimden ayrılan elleri dağınık saçları arasından geçerken bakışları beni bulduğu an nefesimi tuttum. Beni gördüğü anda verdiği soluk ile gözlerinde ki rahatlamayı ve bütün bedeninin gevşediğini gördüm.

"Günaydın." derken kısık çıkan sesime aldırmadım. Dudalarımda oluşan tebessüm söylediğim sözcük ile bakışlarını gün ışığı sızan cama çevrildiğinde soldu. "Uyumuşum." dedi bir eli ensesine giderken garipseyen sesi. Yatakta öne gelerek yatağın yanında duran komidin çekmecesini açarak telefonunu çıkarttığında saatin sekize geldiğini gördük. "Yarım saat." dedi telefonu bırakarak bana döndüğünde. Sıcaklığına alışan bedenim üşürken yorganı karnıma kadar çektim. "Uzun zamandır aralıksız uyuduğum rekor zamanlama." derken yorganın altında ki bedenime uzanarak beni kendisine çekti.

"Neden uyumuyorsun ki?" dediğimde uykulu sesim biraz daha uykuya ihtiyacı olan gözlerimi destekliyordu. "Önceden çok önceden Aybars için bıraktım uyumayı, sadece Aybars içinde değildi. Korumam gereken iki çocuk daha vardı." Bakışlarım bomboş bakan gözlerine çevrildi. "O zamandan kalma."

"Neden?" dedi uyku mahmuru olan sesim. Omuz silkti, çıplak gövdesi yatağa yattığında ellerim usulca üzerini örttü ve bu hareketim bile gözlerinde garipsediğini belirtir gölgeler doğurdu. "Gençti, asiydi, başına buyruktu, çok yaramazdı, içine kapanıktı ve o sıralar yaşadığı dönem onu depresyona girme eğlemine çok yaklaştırmıştı." dediğinde ses tonu asıl nedenin bu olmadığını sıkıntılı bir şekilde belli etti. "Geceleri evden çıkıyordu," Huzursuzca kıpırdandı.

"Uyuşturucu kullanıyordu." İrkildim. "Başına birşey gelmesinden korkardım, geceleri peşine takılabilmek için uyumazdım. Onu kaybetmekten korkuyordum bu yüzden uyanık kalabilmek için ne kadar ilaç bulduysam kullandım. Şimdi de uyuyamıyorum." Sırtını yasladığı yatak başlığında bana kollarını açmasıyla hiç beklemeden sıcaklığına sığındım. Bedeni üzerine çektiği bedenime sarıldığında yaralarına dikkat ederek bende sarıldım. "Kaç yaşındaydın?"

"On beş, belki on yedi arası bir dönemdi işte." dedi ve iç çeker gibi soluklandı. "Aybars bıraktı değil mi?" dediğimde başını evet dercesine eğdi. "Çok zor oldu ama bırakmasına yardımcı oldum."

EFGANWhere stories live. Discover now