48. Bölüm "Hem Acı Hem Nefha"

1.1K 113 178
                                    

48. Bölüm "Hem Acı Hem Nefha"

§

Canı acıyordu. 

Canım acıyordu. 

Nefes alamıyordu. 

Nefes alıyor muydum? 

Gözlerini açmıyordu. 

Gözlerim ondan ayrılamıyordu. 

Kanıyordu. 

Kanıyordum. 

Teni soğuyordu. 

Tenim hiç ısınamamıştı.

Nefesim ciğerlerime ağır gelerek bana yeni bir acı sunduğunda kucağında küçücük kaldığım kadın daha sıkı sardı beni. Başımı bastırdığı göğüs kafesi titriyor, elleri sanki görmemi istemez gibi başımı kaldırmama izin vermiyordu.

Bedeni yanımdaydı, santimler kadar uzağımdaydı.

Peki ben neden her geçen saniye benden daha da uzaklaştığını hissediyordum?

Ruhum her zaman hissettiği gibi ağır bir acıyla yüzleşerek yıkılmayı beklerken bu sefer farklı olmuştu. Acı önce ufak dokunuşlarla dokunmuş ve hiç beklemediği bir anda yüreğime saplanmıştı. İğne deliği kadar ufacık bir yaradan, ruhuma karışık kan damlaları akıyordu.

"Hayır, hayır dokunma." dedi ablam Alparslan'ın beyazlamaya başladığını gördüğüm tenine uzanan parmaklarıma sarılırken eli. İrkilererek, korkuyla ona baktığında yaşlı gözlerim başını olumsuz anlamda salladı. Küçük bir çocuğu sakinleştirmeye çalışır gibiydi ama gözlerinde görebiliyordum ne kadar korktuğunu. "Dokunma bebeğim, canı acır." dediğinde başımı tekrar göğüs kafesine bastırdı.

"Hastaneye götürmemiz lazım, Aybars çok kan kaybediyor!" diyen ablam ile bakışlarım yeniden Alparslan'ı bulduğunda ne hissedeceğin bilemeyen ruhum acıyla kasıldı. "Hastane olmaz." diyen Aybars arabayı durdurduğunda doğrulmak istedim ama vücudum taş kesilmiş gibiydi. "Burası neresi, ne yapacağız burada?"

"Burası onu kurtarabileceğim tek yer!" Aybars arabadan indiğinde ablam kapıyı açtı ve soğuk rüzgar saçlarımı uçurdu. Aybars'ın beni kucağına çekerek ayaklarım üzerine bıraktığını hissettiğimde titreyen dizlerim üzerinde duramıyor gibiydim. "Kapıyı açman lazım." Ona bakan gözlerim arabanın içine kaydığında yüzümü avuçları arasına alarak ona odaklanmamı sağladı. "Mihrimah, onu kurtaracağım. Sana yemin ederim ona birşey olmayacak ama bana yardım etmen lazım." Bana bakan gözlerinde hiç korku veya şüphe yoktu, sadece yapacağından emin olduğu bir şeyi söyler gibiydi. "Kapıyı aç, sonra koş ve üst kata çıkan merdivenler yerine alt kata inen merdivenleri kullan. Merdivenlerin sonunda ki kapıyı aç. Karşına bir kapı daha çıkacak şifresi sıfır sekiz sıfır bir iki sıfır sıfır iki." Ablamın sesi kulaklarımda yankılanırken Aybars salselik bir zaman aralığında arkasına dönerek bana baktı.

"Anladın mı?" Omuzlarımı sarsan ellerinin tutuşu beni kendime getirmek ister gibi sertti. "Anladın mı!" Başımı evet anlamında salladım zorla. "Bak şifre sıfır sekiz sıfır bir iki sıfır sıfır iki. Anladın mı?" Dudaklarım aralandığında anlamadığımı anladı ve acı çeker gibi baktı.

EFGANDove le storie prendono vita. Scoprilo ora