54. Bölüm "Aynı İzi Taşımak."

1K 72 45
                                    

54. Bölüm "Aynı İzi Taşımak."

§

Huzursuzluk? Hayır, huzursuz değildim. Huzurlu hiç değildim... Korku? Belki biraz korkuyor olabilirdim. Ama daha fazlasıda vardı. Belki merak, endişe ve fazlasıyla bilinmezlik olabilirdi. Derin bir soluk alarak başımı yattığım sedye benzeri yere yasladığımda bakışlarım yanımda oturan Alparslan'a düştü. Geldiğimiz yer filimlerde gösterilen veya anlatılan o dövme mekanlarına hiç benzemiyordu. Aksi gibi bizi her tarafı dövme olan biride karşılamamıştı. Beyaz duvarların arası ferahça dekore edilmiş olan mekan daha çok bir doktor kliniğine benzese de kendine has bir havası da vardı. "Bakabilir miyim?" dediğimde bakışlarım odayı incelemekten sıkılarak yanı başımda oturan Alparslan'a döndü.

Yattığım yerin karşısında bir masa ve masanın arkasında çeşitli bitkiler vardı. Duvarlar çerçeveler içerisinde değişik dövme modelleriyle donatılmış, odanın içinde deri koltuklar ve aksesuarlar vardı. Deri eşyaların aksine, içeride çiçek kokus hakimdi. Duvar kenarında bir dolap, ve yanında ona oranla daha kısa bir dolap bulunuyordu. Kapakları cam olan dolaın içerisinde boya tüplerine benzer tüpler görünse de diğer dolabın kapakları kendisi gibi ahşaptan yapılmıştı. "Hayır dedim." dedi uyarır bir tonda Alparslan ve sıkıntıyla soludum. "İyi ama sen resim çizmekten ne anlarsın ki!" Güler gibi olduğunu işittiğimde dizlerimi karnıma çektim. "Mahvedeceksin kolumu!" Sitemime karşın ona dönen gözlerim güldüğünü gördü. "Bitti mi?"

"Bitti." Başımı ona çevirdiğimde eli yavaşça gözlerim önüne gelen saçlarımı çekti. "Bakmak istiyorum." derken sol kolumu kendime çektim. "Çizememişsindir sen!" Zaten ne çizdiğini bile bilmiyordum. Buraya geldiğimizde bizi karşılayan adamla birşeyler konuşmuş ve tabi benim duymamamı sağlamıştı. Sonrasında adam giderken biz içeri geçmiştik ve yapacağımız dövmenin zaten onun kafasında tasarlı olduğunu ve onun çizeceğini öğrenmiştim. İtirazlarıma ve meraklı sorularıma aldanmayan Alparslan bana göstermeden bitirdiği çizimi yine benden saklıyordu. "Baktırmazsan yaptırmam." dedim küçük bir çocuk gibi somurturken. "Yavrum, yapmam dersen çeker gideriz. Ama yaptırmak istiyorsan bitene kadar bekleyeceksin." Lacivert hareleri onu kararından vazgeçiremeyeceğimi bana kanıtladığında koltuğun koluna yavaşça sol kolumu uzattım. Sol bileğimi çevirdiğimde ellerine siyah bir eldiven takan Alparslan yan dönerek dezenfektan şişesine benzeyen iki şişe aldı. "Sen mi yapacaksın?" dediğimde kaşları hafiften çatılır gibi olsa da bana verdiği sözü anımsayarak kendine hakim oldu.

Söz vermişti. 

Normal bir anımız olacaktı.

Uzattığım bileğimi öne çektiğinde parmaklarım üzerinde ki siyah kumaş pantolona çarptı. "Sana benden başka kimse dokunamaz." dedi sesi sakin çıksa da lacivert harelerinde ki okyanus parlarken. "Sen daha önce hiç dövme yaptın mı ki?" Başını kaldırarak bana baktığında uzayan saç tutamları asice alnına dökülüyordu. "Aybars'ın dövmesini ben yaptım." Kalın dudakları ince bir çizgi olurken bileğimi koltuğun koluna yerleştirdi. "Böyle rahat mısın?" dedi bileğimi çevirirken. Başımı yavaşça olumlu anlamda salladığımda eline aldığı pamuğa bir sıvı döktü. "Önce dezenfekte edeceğim." derken rahat olup olmadığımı ölçmek ister gibi arada vücudumu kontrol ediyordu gözleri. Vücuduma her bakması garip bir şekilde tenimi ürpertiyordu. "O ne?" Parmaklarına döktüğü saydam jeli yavaşça bileğime beni intihara sürükleyen o izden başlayarak sürdü. İki parmağı masaj yapar gibi bileğime yayadığı jelin soğukluğu tenimi ürpertse de merakım daha ön plandaydı. "Transver jeli deniyor, dövmeyi çizdiğim kağıdı bu jelin üzerine koyacağım." Başını kaldırdığında çeneme dokunan parmaklarının sırtı beraberinde başımı kaldırmamı sağladı.

EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin