60. Bölüm "Efgan"-1. KİTAP FİNALİ

732 50 102
                                    

Ümit Besen Pamela - Seni Unutmaya Ömrüm Yeter Mi?

Sezen Aksu - Ne Ağlarsın

60. Bölüm "Efgan"

§

"Yazardan, "Yakarış" Serisi Efgan Kitabı Finali..."

Mihrimah.

Adını babasının annesinde gördüğü güneşten ve babasının mavi gözlerinde annesinin gördüğü gecede saklanan aydan alan bebek. Mihri ve Mah. Ayın ve güneşin o güne özel karşı karşıya geldikleri gece doğan güzel bebek.

Adı gibi güzel ve adı kadar narin olan, üç yaşına kadar tanıyabildiği ailesinin göz bebeği Mihrimah Çakırcalı.

Abisinin aylarca merakla beklediği küçük kardeşi. Alparslan ve Aliyar'ın doğduğu günden itibaren hayran kaldığı kız çocuğu.

İçinde sadece onu yakmakla kalan değil, daha büyük bir ateş vardı. Her zerresine zerre zerre işliyor, yakıp yıkıyordu. Bu ateş sadece on sekizini değil, sekizini de yakıp kül ediyor sanki bu yetmezmiş gibi küllerini bile kül ediyordu. Aldığı her nefes içinde ki ateşi öfkelendiriyor, canını çıkartmak istercesine daha güçlü parlatıyordu. Acıyor değildi, acımak bu kadar ağır değildi. Hissizliğini bile yakan bir acı vardı içinde. O kadar yoğun ve büyüktü ki, ne kızın bedenine sığıyor ne de soluk almasına izin veriyordu.

Mihrimah'ın gökyüzünü içinde gizleyen gözlerinde kapkara bulutlar vardı şimdi. Elleri acıyordu, bağlanan bileklerini kesen ip kanın akışını yavaşlatarak parmak uçlarını sızlatıyordu. Ayak bileklerinde de derin bir acı vardı, ama bakmaya mecali bile yoktu. Sırtını yasladığı duvarın soğuğu içinde ki ateşe gücünü geçiremezken kulaklarına dolan denizin sesi içinde bilmediği bir acıyı besliyordu.

Alparslan'dan miras kalmıştı bu acı ona. Henüz bilmese bile artık yeni bir travması daha vardı. Alparslan'ın suçlayıcı sözleri onda yeni bir travma bırakmıştı, belki birazda okyanusu andıran o derin gözleri... Lacivertin en koyu ve sonsuz tonundan korkar olmuştu Mihrimah. Denizler sadece canını yakıyor ruhunu dağlıyordu.

"Annene benzemiyorsun," dedi Acar Hazemşah'ın Alparslan'ın zalimliğinin kat be kat üstünlüğünü taşıyan sesi, Aybars'ın kopyası gibi olan gözleri turuncu saçlarında gezinirken Mihrimah'ın.

Saçlarını da sevmiyordu Mihrimah, artık asla da sevmeyecekti. Küçüklüğünden beri onu esarete sürükleyenlerin ilk tutanağı olmuştu saçları. Aliyar'ın da Alparslan'ın da gözlerinde izleri vardı Mihrimah'ın kızıla dönük turuncu saçlarının. "Annenin kopyasısın. O'sun." dediğinde bir damla göz yaşı daha akarak sızlayan teninden aktı Mihrimah'ın. Alparslan'ın yüz hatlarının aynısı olan yüz hatlarına düşen bakışlarıyla zihni sanki karşısında tanıdığı halinden biraz daha yaşlı bir Alparslan var gibi algılıyor, hemen ardından ise gözlerini gördüğünde karşısında ki adamın Alparslan'dan ne kadar farklı olduğunu hissediyordu.

"Anneni tanımak isterdin değil mi?" dediğinde yavaşça elinde ki bıçağı çevirmeye başladı Acar. Kabzasında kazınan harfleri gördüğünde bileklerinde sızlayan izleri hissetti Mihrimah, canından bir parça o bıçağın uçlarında saklıydı. Çıplak ayklarının altında ki zemin tenini üşütse de titreyen bedeni içinde ki ateşin eseriydi. "Eğer annen yaptığı hataları yapmasaydı bu halde olmayacaktın, yurt köşelerinde değil annenin kucağında büyüyecektin. Abini tanıyacak," Alay eder gibi bir gülümseme oluştuğunda Acar'ın dudaklarında, içi ürperdi, midesi yakıcı bir acıyla kasıldı Mihrimah'ın. "Oğlumla beraber büyüyecektin. Belki o zaman altına girmekten değil de ondan ayrı kalmaktan korkardın."

EFGANWhere stories live. Discover now