41. Bölüm "Meyus"

1.1K 108 209
                                    

Meyus : Umut, umutsuzluğa düşmüş kişi.

Meyus : Umut, umutsuzluğa düşmüş kişi

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

41. Bölüm "Meyus"

§

Her nefes alışımda damarlarımda akan kanın sesi uğulduyordu kulaklarımda. Birde gözlerinde gördüğüm masumiyet kırıntılarına rağmen ona saydığım onca söz. Masum olduğuna inanmak istemeyen yanım, onu affetmeye hazır olan yanıma savaş açmıştı. Havanın hafif sıcak olması bir yana sanki vücudum onun yanında durduğum her saniye cayır cayır yanıyordu. Bakışlarım sonunda yenilgiyi kabullenerek ona döndüğünde bana bakmıyor olduğu gerçeğiyle yüzleştim.

Hatta şu an, bana en uzak olduğu anlardan birisiydi.

Arabaya bindiğimizden beri ondan kaçan gözlerimi şimdi bütün cesaretimle dikmiş onu izlerken fark ediyordum ki bedeninin burada gerçekleştirdiği eyleme göre zihni çok uzaktaydı. Dağınık saçları sabah kalktığı gibi asi ve karmaşık dursa da hala ona özel bir şekilde güzel durmayı başarabiliyordu. 

Yine simsiyah giyinmişti, hatta onda ki renkli tek nokta sadece gözleri gibiydi. Elinden gelse gözlerini de siyaha boyayacak, sanki tamamen siyaha sarılacaktı. Ben ise yine beyaz bir elbise giyinmiştim. Sanki beyazdan başka bir renk giyinmem onu darlıyor gibi bütün kıyafetlerim kafayı yedirtecek derecede beyazdı.

Giyindiğim elbise uzun kollu belden bolalan uzun ve şifon bir elbiseydi. Onunsa giyindiği gömlek omuzlarından bol iniyor, yapılı vücuduna dokunmuyordu. İlk iki düğmesini açık bıraktığı gömleği ile dünkü görüntüsünün aynısı olsa da hala güzeldi. 

Sahabaha kadar ikimizde uyumamış olsakta birbirimizden uzak durmuştuk. Sabahın ilk ışıklarıyla ise eve gelen Aybars'ın ardından kendimi burada onun yanında bulmuştum. Ruhsuz ifadesi ve aynı şekilde yolu takip eden gözleri yaptığı şeyden ne kadar memnun olmadığını kanıtlasa da yapıyordu.

Onu dinlememi bu kadar çok mu istiyordu?

"Dön önüne!" Adeta yerimden sıçradığımda bakışları beni bulmadı. "Dikkatimi dağıtıyorsun!" İyi de birşey yaptığım yoktu ki, sadece bakıyordum! Bağırmasıyla dolan gözlerimi hiçe saymaya çalışarak başımı itaatkar bir tavırla cama çevirdiğimde direksiyonu tutan parmak boğumlarının beyazlaştığını görebilmiştim. 

Bir süre daha ölüm sessizliğinde devam eden yolculuğumuz sonunda bittiğinde arabada kızmasından sonra soramadığım bütün sorular zihnimde birikmişti. Şehirden biraz uzak ve müstakil bir evin önünde durduğumuzda bana bakmadan arabadan indi.

Beni beklemeden eve yürümeye başladığında kaşlarım çatıldı. Kapıyı açarak dışarıya adım attığımda keskin güneş ışıkları uykusu gözlerimi biraz acıttı. Bakışlarım evin beyaz cephesinde dolanırken Aybars'ın anlattıkları sayesinde buraya normal bir ev gözüyle bakamıyordum. "Yürü." Bileğime dolanan eli beni peşinden sürüklemeye başladığında derin bir nefes aldım. Evin taşlı yoluna girdiğimizde birbirine giren adımlarım ile ona yetişemiyordum.

EFGANDonde viven las historias. Descúbrelo ahora