49. Bölüm "Nim"

1.2K 103 169
                                    

49. Bölüm "Nim"

§

Derin derin aldığım nefeslerim ciğerlerimi açarken gözlerimi hissettiğim rüzgarla araladım. Tenimde yabancısı olduğum bir sıcaklık vardı, benim tenim asla ısınmazdı. Gözlerime ilişen o küçük ışık denizin karanlık sularının ötesinden parlarken daha net görebilmek adına bir adım öne gittim. Ayaklarıma çarpan soğuk deniz suyu titrememe neden olurken içinde bulunduğum anın sakinliğine oranla çok hızlı atıyordu kalbim. Boğazımı acıtan kalp ritmim kulaklarımda uğuldarken bir adım daha atarak dizlerime kadar suya girdim. Gittikçe uzaklaşan ışık yok olduğunda işittiğim ses kaşlarımı çatmama neden oldu. 

"Ben oğlumu arıyorum, acaba onu gördün mü kızım?" Başımı çevirdiğim an arkamda beliren uçsuz bucaksız deniz ile kaşlarım çatıldığında dizlerime çarpan su dalgaları tenimi ürpertiyor, soğuk terler sırtımdan akıyordu. Güçlü kalp atışlarım kulaklarımda uğuldarken bileğimi tutan eli hissettim.

Vücudumu saran soğuğu kovarcasına bana sarılan adamın ferah okyanus kokusu ciğerlerime nüfuz ettiğinde bir bağırış koptu. "Hayır!" dedi zihnimde bir ses. "Ölme!" dedi zihnimde can çekişen ve bana ait olan o ses. "Hayır!" Başımı kaldırdığım an bedeni sarsılan Alparslan bana daha sıkı sarıldığında omzu üzerinden parlayan bir ışık gördüm.

"Sus." dedi Alparslan'ın can çekişen sesi ve ikimiz arasına giren sessizliğe bomba sesi gibi bir kurşun sesi patladı. "Alparslan!" Çığlık attığım an tekrar sarsılan bedeni dengesini yitirdiğinde sırtım soğuk yüzeye, Alparslan'ın bedeni ise üzerime yığıldı. Nefes alamıyordum. Bedeninden akan kan bedenimi yıkıyor, kanlı ellerim çaresizce çırpınıyordu. "Alparslan, ölme! Ne olur ölme!" Defalarca aynı ses yankılandı zihnimde, üstümde ki bedenin soğuduğunu hissettim. "Mihrimah!"

"Sesini duymasınlar, sus."

"Alparslan kalk!" Tek el silah sesi yankılandı zihnimde hissettiğim kanın aktığı vücudumu uyuşturan. Gözlerim kapandığı an dehşetle yattığım yerden doğruldum ve sanki boğulmak üzereymiş gibi soluklandım. 

"Sakin ol güzel kızım." Boğazıma sarılan eli çekmek ister gibi boğazıma uzanan ellerimi tutan elleri titreyen ellerimi indirdi. Büyük elleri yüzümü avuçları içine alarak ona bakmamı sağladı. "Sadece bir kabustu." dediğinde ona dönen gözlerim, netleşmeyen görüşüme aldandı. Titreyen ellerim gözğüs kafesime sarılırken kesik kesik aldığım nefeslerle sarsılan vücuduma düştü bakışları. "Mihrimah, sakin ol güzelim."

"Ne-ne... Ne-fes..." Ciğerlerimden sökülüyormuş gibi çıkan hava ile dehşet içinde bakan gözlerim ona döndüğünde karanlıkta görebildiğim şey, hiçbir şeydi! Bu daha fazla korkmama neden olurken yüzümü tutan ellerine tutundu ellerim. "Ne-nefe... Nefes..."

"Tamam." dedi ve ben her ne kadar aksi için çırpınsam da bedenimi yatağa yatırdı. "Beni dinle." diyen tok sesi ile elini göğüs kafesime bastırdığında diğer elinin parmakları avuç içinde ki elimi okşuyordu. "Buradasın, benimlesin, iyisin. Mihrimah, nefes al." Bana gösterir gibi nefes aldığında yaşlar akan gözlerimi sıkıca yumarak dediğini yaptım. Kesik kesik ciğerlerime dolan oksijen ile yanan ciğerlerim rahatladı.

"Şimdi benimle ver." Göğüs kafesimde ki eli altında atan küçük kalbim o kadar zorluyordu ki bedenimi canım yanıyordu. Dudaklarım arasından çıkan soluk kırıntıları dudaklarına çarptığında ben düzgün nefes almaya başlayana kadar onlarca kez yaptık bunu. 

"Geçti." dedi yanıma yatan bedeni ile saç diplerimde ki sızıyı hissedermiş gibi okşarken parmakları. "Geçti." Sesini nihayet aklı başında duyduğum ilk an dudaklarım arasından firar eden hıçkırıkla kıvranırcasına cenin pozisyonuna geldiğimde ellerini hissettim. Küçücük kalan bedenimi kendisine çekerek uyku mahmurluğu ve korkunun yaşattığı travma ile sarsılan ruhuma sarıldı. 

EFGANWhere stories live. Discover now