40. Bölüm "Ruhu Revan"

1.1K 89 200
                                    

40

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

40. Bölüm "Ruhu Revan"

§

Bir şarkı vardı, daha doğrusu bir türkü. Ben küçükken ablam mırıldanırdı. Sözlerini çok duymamış olsam da aklımda kalan kısım onun en net söylediği kısımdı.

Nem kaldı.

Nem kalmak. O zaman anlamamıştım tabi, ama şimdi... Şimdi sanki anlam veremediğim bu iki kelimeyi sonuna kadar yaşıyordum. Ellerim boştu, avuçlarım bomboştu. Sadece yaşıyordum. Onca yaşanmışlık üzerine bundan sonra ne olacağını bilmeden sadece yaşıyordum. Ellerim bomboş demiştim ya hani, omuzlarımda ağır bir yük vardı. Belimi büken ve beni ne tarafa gideceğimi bile bilmediğim yolumdan eden.

Ellerim arasında ki havluyu kirli sepetine bırakarak aynanın karşısına geçtiğimde uzunluğu yüzünden kurutmakta zorlandığım saçlarımdan akan su damlaları belimi ıslatıyordu. Yaz aylarına girdiğimiz için bunu sıkıntı etmeyerek elimi saracağım bandaja uzandığımda bakışlarım avuç içime düştü.

Geriye sadece kullanmakta zorlandığım kaslarım ve Aybars'ın operasyonlarla geçireceğini söylediği bir yara izi kalmıştı. Aybars'ın bir doktor olduğu bana hala şaka gibi geliyordu. Bileğimden avuç içime yayılan ve orta parmağıma kadar yükselen bir yanık izi kalmıştı bana.  Artık sarılmasına bile gerek yoktu ki ben sadece kaçıyordum. Kaçmak kurtulmak değildi ki... Her kaçışımda ulaştığım en uzak mesafe yine başlangıç noktamdı. Kaçmayı bırakmam lazımdı.

Bandajı tutan parmaklarım iç çekişimle beyaz sargıyı terk ederken çıplak adımlarımla banyodan çıktım. Odada ki loş ışık ile bakışlarım beşiği bulduğunda uyumamak için bizimle savaşan Helin'in nihayet uyuduğunu fark ettim. 

Aybars'ı tebrik etmem gerekiyordu ki, Helin'i uyutabilmişti. Neredeyse iki gündür midesini üşüten bebeğim ne yemek yiyebiliyor ne de uyuyabiliyordu. Üstüme kustuğu gerçeği beni banyoya girmek zorunda bırakırken geride bıraktığım savaşın aksine gayet huzurlu uyuyordu Helin. Aybars ise ortalarda görünmüyordu.

Nemli saçlarımı tek bir omzumda toplayarak beşiğe yöneldiğimde açık olan odanın camından ferah hava doluyordu içeriye. Beğişe eğilerek üzerini açan Helin'in üzerini ince pikeyle örttüğümde bakışlarım avcumda ki yara izine takılıyor, yaradan daha çok izini kabullenmek için direniyordum.

Üzerini örterek ve tavşanını kolunun altına bırakarak yavaşça doğruldum. Adımlarım odadan çıkarken ışıkları loş bir şekilde yanan alt kata indim. "Aybars?" Bakışlarım salon kısmına döndüğünde camdan yansıyan İtabul manzarasını gördüm. 

Eş zamanlı olarak masanın üzerinde duran şurup kutuları da dikkatimi çekerken şişeleri alarak mutfağa girdim. Lavaboya bırakılan bulaşıklar ve dolaba yerleştirdiğim şişelerden çıkartabileceğim tek anlam Aybars'ın sonunda Helin'i sakinleştirebilmiş ve yemek yedirip ilaçlarını vererek uyutabilmişti. "Vay be."

EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin