Bölüm 28

75.2K 2.9K 96
                                    

Azad gittikten sonra tam üç gün geçti . O gün yani Azad'ın  gittiği gün beni odada öylece bıraktıktan sonra ben bir kaç saat  daha ağlayıp aşağıya öyle inmiştim. Sanırım herkes Azad' la aramızın bozuk olduğunu bildiğinden  kimse bir şey sormamıştı.Ve ne yalan söyleyeyim  bu benim işime gelmişti.

Şimdi ise yine Azad'sız bir sabaha daha gözlerimi açıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Günlük işlerimi halledip üzerimi değiştirdim ve aşağıya indim .
Yine her sabah olduğu gibi herkesten önce uyanmıştım .Ve kahvaltıyı ben hazırlamıştım. Artık herkes bu duruma alışmıştı.
Ben kahvaltı hazırlama işini bitirdikten sonra ev halkı da yavaş yavaş masaya gelmeye başladılar.

Herkes masaya oturunca  sesizce kahvaltı yapmaya başlanıldı.
Ben son üç gündür olduğu gibi yemek yemek yerine kahvaltı tabağımla oynuyordum .
Yeterince oyalandığımı anlayınca "Size  afiyet olsun " diyerek masadan kalkıyordum  ki Ayse teyzenin sesiyle ona döndüm "Kızım kaç gündür ağzına bir lokma koymadın .Hasta olacaksın "dediğinde gülümseyerek "Yok Ayşe teyze. Bir şey olmaz . Hem ben yiyorum yemeğimi" dediğimde    Ayşe teyze kaşlarını çattı. Ben ne ye kızdı diye düşünürken o konuştu "Buke(gelin ).Ne demek Ayşe teyze. annenim ben senin artık " dediğinde gülerek "Tamam Özür dilerim ama buke ne demek" dedim bu sefer masadaki herkes gülerken  ben tabiri câizse yüzlerine mal gibi bakıyordum.

Ayşe anne "Buke 'gelin '    demek .Sen bize bakma sende kürt olduğun halde kürtçe bilmemen bize biraz tuhaf geldi  "dediğinde anladım der gibi sesler çıkarıp masadan kalktım. En kısa zamanda kürtçe öğrenmem gerektiğini aklıma yazarak ...

Gün her zamanki gibi sakin sakin geçiyordu .Ne zaman canım sıkılsa  annem Dicle ve yengemle konuşuyordum. Henüz kimseye yani Mizgin hariç düğün gecesi Azad la yaşadıklarımızı anlatmadım daha doğrusu anlatamadım zaten Defne düğün sabahı Murat la beraber İstanbul'a dönmüştü.

Uğur ve Elif ise Bodrum'da hale balayı yapıyorlardı .Ben ise bırakın kocamla balayı yapmak daha ona, onu sevdiğimi bile söyleyememistim .Ne kadar şanslı! bir gelinim demi ama.

"Esra Miray hanımağa, Ne düşünüyorsunuz öyle kara kara" Mizgin'in sesiyle başımı camdan çekip ona baktım .
Ne zaman karşıma oturmuş fark bile etmemiştim   doğrusu.

Derin bir nefes alıp "Hiç ,hiç bir şey düşünmüyorum" dediğimde Mizgin gülerek "Bundan çok dertliyim ,Canım çok yanıyor, bunları mı anlamalıyım" güldüm ve "Beni bu kadar iyi tanımak zorunda mısın?"dedim.   Mizgin de  güldü ve tam konuşacağı sırada karnını tutarak "Ahhhh"dedi . Ben hemen ışık hızıyla oturduğum yerden kalkıp "Ne oldu ,doğuruyor musun,    Haşim abiyi arayayım hemen .Sen derin derin nefes al "dediğimde Mizgin kahkaha atmaya başladı. Ben ona ' deli misin ? ' der gibi bakarken Mizgin konuştu ."Ya kızım sen Haşim den de betermişsin. Sakin ol doğurmuyorum   ." dedi ve karnına bakarak devam etti ." Yani şimdilik . Sadece bizim küçük ağa tekme attı" dediğinde derin bir nefes alıp hızla kalktığım yere geri oturdum .
Mizgin'le biraz daha konuştuktan sonra ben kalkıp akşam yemeği hazırlamaya başladım.
Yaklaşık iki saatlik bir uğraştan sonra sofrayı hizmetliler le beraber kurduk .Erkekler işten geldikten sonra herkes sofraya oturdu ve sessizce yemeklerini yemeye başladılar .
Ahmet "Valla Azad abim çok şanslı. Ellerine sağlık yengelerin en güzeli" değinde ben tebessüm ederek tekrardan tabağımdaki yemekle oynamaya başladım .Mizgin, kızgın bir tonla Ahmet'e bağrınca bende onları izlemeye başladım .Mizgin  "Ya demek öyle Ahmet bey .Bundan sonra sen zor görürsün benim yemekleri mi ?  "
Ahmet "Aman yengem. Sen ilk göz ağrımsın.  Senin yerin bende hep ayrı" dediginde    Mizgin küçük çocuklar gibi ellerini göğsünün üstüne bağlayıp somurttu. 
Bende gülerek önüme döndüm.
Akşam yemeğini yedikten sonra daha doğrusu millet yedikten ben tabağımla oynadıktan sonra   her akşam olduğu gibi herkes terasa geçti bende çay yapmak için mutfağa .

HÜKÜMМесто, где живут истории. Откройте их для себя