13. Doğum Günü

1K 174 126
                                    

Soğuk hava bedenimi titretmişti. Peşinden koşarak çıkmama rağmen kaybolmuştu. O adamı tanımadığıma emindim. Kimdi? Öylece boş yola bakmayı bırakıp içeri girdim. Çantamı alıp dışarı çıktım. Arabama binip eve sürdüm. Sözde bugün kafa dinleyecektim. Aklımdaki düşünceleri uzaklaştıracaktım. Uzaklaştırdım da. Ama yeni düşünceler oluşmuştu. O adamı merak ediyordum.

Eve gelince odama geçip üzerimdeki kıyafetleri çıkarttım. Rahat bir şeyler giyip çatı katına çıktım. Yıldızlarımı özlemiştim. Çatı katımdaki yatağıma uzanıp yıldızları izlemeye başladım. O adamın yüzü geldi gözlerimin önüne. Ustaca yapılmış bir heykel gibiydi. Sert yüz hatlarından hiçbir duygu geçmiyordu. Gözlerine çok kısa bakmıştım. Ama bana bir ömür gibi gelmişti. Ama bana o bir ömür yetmemişti. Gözlerimden kaybolmasın istiyordum o bakışlar. Sesi kulaklarımdan hiç gitmesin. Çok güzel sesi vardı. Duyunca sesini kalbimde bir şeyler parçalandı. İçimdeki fırtınalar içimde başka bir şey bırakmadı. Sanki kendine yer arıyor da geçmişten hiçbir şey istemiyor gibi dağıtıyordu. Benim kalbimde kendine yer arar gibi. Ama kimseyi istemiyordu orada. Kendinden başka.

Yorganı üzerime örtüp daha çok yayıldım. Bugün burada uyuyacaktım. Hava soğuktu. Soğuktan nefret ediyorum. Benim gezegenimde hava çok soğuk olmuyordu. Genelde normal sıcaklıkta oluyordu.

Ben soğukta kalamıyorum. Soğuğa karşı alerjim var. Üşüdüğümde tenimde kabarma oluyor. Ya da direk bayılıyorum. Burada dört mevsim var ve çok soğuk oluyor. Yağmur da bizim için kötü. Üzerimize doğrudan temas ettiğinde enerjimizi tüketiyor.

Enerji demek bizim için kan demek gibi. Damarlarımıda kanla birlikte enerji var. Enerjiyi vücudumuz kendi üretiyor. Her kişide bu farklı oluyor. Enerjin ne kadar fazlaysa o kadar güçlüsün demektir. Enerjimiz kan gibi damarlarımızdan alınabilir. Daha önce kaçırıldığımda olduğu gibi. Benim enerjim o gezegeni kurtarmaya yetiyordu. Zaten çoğunu da almışlardı. Enerjim yenilendi. Eskisi gibiyim. Evrendeki en güçlü kadınım. Aslında benden daha güçlü birini tanımıyorum.

Dünya da yaşamaya başlayalı bir yıl oluyor. Buraya geldiğimde on sekiz yaşımdaydım. Yarın ise on dokuz olacağım. Buradaki yaşamım oradan daha iyi miydi bilmiyorum. Ama mutluydum. Oktay'ı tanımıştım en başta. Ve onu sevdim. Onu seviyorum. Her şeye rağmen. Benden sakladığı tüm sırlara rağmen.

Oktay'ın sakladıklarından korkuyorum. Canımı yakmasından. Ben fiziksel acıya dayanıklıyım ama ruhsal bir çöküntüye dayanabilir miyim bilmiyorum.

Ölümden de korkan biri olmadım hiçbir zaman. Benim değer verdiğim kişiler azdı. Anneme değer veriyorum. Amcama. Her yaptığına rağmen babama. Ama onları geride bırakabilirim. Bu yüzden ölmek sorun değil benim için. Bizim ölmemiz aslında kolay değil. İnsanlar gibiyiz. Ama yaşlanmıyoruz. Hep yirmili yaşlarımızda kalıyoruz. Kendimizi ne kadar iyi korursak o kadar yaşıyoruz.

Kapanmaya çalışan gözlerime izin verdim. Gözlerimi kapatmamla bugünkü adam geldi aklıma. Yüz hatları. Mimikleri. Soğuktu. Kardan adam gibi. Bu soğukta karşıma çıkan kardan adam. En çok gözlerini unutamıyordum. Kahve rengiydi. Her rengi etkisiz bırakabilecek bir kahve. İyi de ben kahve rengi sevmezdim ki. O zaman bu gözlerin aklımdan çıkmaması niye. Bir de sesi vardı. Hem güçlü çıkan hem de acılar barındıran sesi. O şarkıyı öyle bir söylemişti ki. Gerçekten hisseder gibi. Sesi kulaklarımdan, gözleri gözlerimden gitmiyor. Kalbimin farklı olan atışı geçmiyor. Neden böyle atıyor? Benim bilmediğim ne biliyor? Ne hissediyor da ben anlamıyorum?

************************

Bugün benim doğum günüm. Yıllardır bu günü hep ruhsuz olarak kutladım. Mutlu olmayarak. Annemle babam istediği için. Ben onların aşkıyla büyüdüm. Babam annemi çok seviyordu. Küçük aklımla bile anneme olan bakışlarını anlayabiliyordum. Annem de ona aynı bakışlarla bakıyordu. Küçükken annemle yaptığımız bir konuşma geldi aklıma. Küçük Nora'nın düşünceleri.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now