43. Kız Çocuğu

753 85 165
                                    

Geriye çekildiğinde gözlerim hala kapalıydı. Alnını alnıma yaslamıştı ve sıcak nefesi yüzümde dağılıyordu. Sıkıca kolları belimi sarmıştı. Yana kaydırdığı yüzü yanağımı okşarken biraz önce dudaklarım da olan dudaklarını yanağıma bastırdı. Geri çekilmeden dudaklarını kulağıma kaydırdı ve ilahi sesiyle fısıldadı. "Kar tanem." Duyduğum ile bacaklarım beni taşımazken beni saran kolları olmasa çoktan yerde olurdum. Bir hıçkırık döküldü dudaklarımdan. İnanamıyordum. Alnını alnıma yasladı. Bir eli hala sıkıca tutarken beni diğer eli onun yokluğunda sürekli ıslanan yüzümü silmeye çalışıyordu. Onun kuruladığı yanaklarımı her seferinde yeni damlalar istila ediyordu. Pes edip hafifçe güldü. Özlediğim gülümsemesine baktım özlemle. Dudaklarını alnıma bastırdı bu sefer. Uzun bir süre çekmedi dudaklarını. Kaybettiğim sesimi bulup "Seni seviyorum." dedim. Gülümsedi. İlk defa gözleri eşlik etmişti ona. Kar tanesinden sonra seveceğim o iki kelimeyi söyledi.

"Yağmur yüreklim..."

☆☆☆☆☆☆

Gideceğinden korkar gibi sıkıca sardığım kollarımı çözerek bir adım geriye gittim. Üzerindeki montu çıkartıp omuzlarıma bıraktı. Kollarımı geçirdiğimde boğazıma kadar fermuarı çekti. Elini uzattığında titreyen ve soğuktan kızaran ellerimi bıraktım avcuna. Tek başıma ölmek için çıktığım bu merdivenleri onunla yeniden yaşam bulmuşum gibi iniyordum. Yanımdaki varlığının yaydığı güven o kadar güzeldi ki tüm hayatımı kollarının arasında geçirebilirdim.

Uzun bir süre Alex'in arabasına kadar yürüdük. Elimi bıraktığında yolun kenarındaki arabasına koşarak bindim. Hala titriyordum ve kıyafetler neredeyse üzerimde kurumuştu. Yerine geçtiğinde nereye gidiyoruz diye sormadım. Onunla olmak yetiyordu bana.

Uzun bir süre sonra bir evin önünde durduk. Çevrede başka ev gözükmüyordu. Arabadan inip yanına dolaştım ve onun büyük adımlarına eşlik etmek için hızla yürüdüm. Kapının önün de titrerken evi anlamlandıramadığım bir kilit sistemiyle açtı. Onun ardından kendimi içeriye ettım.

Ev diğerleri gibi eşyalarla döşeliydi ve genelde sahip olduğu tüm evlerde şömine vardı. Griye yakın bir renkteki koltuklar salonun ortasındaydı. Karşısında büyük bir televizyon, televizyonun yanındaki duvarlarda renkli raflar vardı. Yerdeki büyük halı koltuklar ile uyum içerisindeydi. Yan tarafta büyük bir yemek masası, onun karşısında büyük bir üzerindeki işlemeler ile son derece pahalı olduğu anlaşılan bir ayna konulmuştu. Evi incelemyi bırakıp yanmayan şömineye doğru yürüdüğümde beni kolumdan tutarak durdurdu. "Sana kıyafet vereyim. Gel hadi." Küçük adımlarla onu takip ettim. Bir odaya geçtik. Odadaki büyük dolabın önündeki çantadan bir tişört ile eşofman çıkartıp uzattı.

"Teşekür ederim." Göz kırpıp odadan çıktığında arkasından öylece bakakaldım. Yine değişmesinden öyle çok korkuyordum ki. Bana değerlisin demiş sonra Oktay'ınsın demişti. Yine beni bırakmasından korkuyordum. Onu affetmiş olmasamda yine de gitmesini istemiyordum. Kendimle olan çelişkilerime bir çözüm bulamıyordum.

Verdiklerini üzerime geçirip dışarı çıktım. Onun olduğundam emin olduğum kıyafetler bol gelmişti.  Salonda gezinen gözlerim aradığını şöminenin önünde bulmuştu. Yaktığı şöminenin önünde minderlerin üzerinde ateşi izliyordu. Temkinli adımlarla yanına gidip oturdum. Bir dizini kırmış ve kollarıyla sarmıştı. Yavaşça bana döndüğünde tepkisizce yüzüne baktım.

"Gel." diye fısıldayıp kırdığı dizini uzattı. Bana açtığı kollarına girip sıkıca sarıldım. Konuşmak istediğim çok şey olsada susup bekledim.

"Oktay'ı karşına almak istemiyorsun." Sakince söylediği kelimeler şaşırtmıştı beni. Oktay'ın adı bile delirtirken onu şimdi çok sakindi.  Bana değil yanan ateşe bakıyordu. "Aynı şekilde babanı da karşına almak istemiyorsun ama beni yanında istiyorsun." Gözleri donuk bir şekilde ateşi izlerken o ateş olmayı istedim. "Ama bu imkansız. Benim yanımda olduğun sürece onları karşına alacaksın." Yüzümü acıyla buruşturdum. Yine aynı şeyi yapıyordu. Yine seni yanıma alamam, senle ben olmayız, sen Oktay'ınsın diyecekti. Hızla kollarından çıkıp kalkmak için hareketlendiğimde beni kollarıyla tekrar sardı. "Dinle!" İkaz eden sesini dinlemeyip kurtulmak için çırpınmaya başladım.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now