32. Ölüm Kokan Nefes

663 88 184
                                    

Ondan uzaklaştığımı fark ettiğimde adımlarım yavaşladı. Sanki bu gece orman yıkımlarımın sesini daha iyi duyabilmem için sessizdi.

Avuçlarım acımaya başladığında durup ellerimi açtım. Kıpkırmızıydı fakat bu tırnaklarımı batırdığımdan değildi. Avuçlarım ısınıyordu. Bunun sebebi gücümdü. Kaşlarımı çatarak kontrol etmeye çalıştım. Gerilen vücudum bana hiç yardımcı olmuyordu.

Bir anda neden böyle olmuştu ki? Uzun süredir bir sorun yoktu üstelik. Başımı kaldırdığımda gözlerim şaşkınlıkla karşımdaki kişiye odaklandı. Gözlerini direk bulan gözlerim sayesinde kalbim hızlanmaya başlamıştı. Bakışlarındaki donukluk beni ürkütüyordu. Sanki bir sorun vardı.

Usulca gözlerimi ormana çevirdiğimde hızlı atan kalbim daha da hızlandı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken çevremizi saran adamlara kocaman gözlerle baktım.

Bir tuzağın tam ortasına düşmüştük. Esen rüzgarla sallanan ağaçlar sesi ve kurumuş yaprakların havalanmasını izledim. Ne yapacağını bilmeyen bakışlarım Alex'in gözlerini buldu.

Nasıl kurtulacaktık buradan? O ve ben... Evrenin en güçlü iki varlığı yan yana geldiğinde baş edebilir miydi bir orduyla?

**************************************

Ölümün kıyısında yüzmüştüm her zaman. Bir uçurumun en ucunda, dengede kalmaya çalışarak tutundum hayata. Ölüm her zaman çevremde kol gezmişti. Sorun şuydu ki kendimi kurtarmak için hiç çaba sarf etmemiştim. Çünkü ölümden korkmuyordum.

Ama tam da şuan ellerim titrerken, kalbim tüm yaşamı boyunca en hızlı atışına ulaşmışken korkuyordum. Korkmamın sebebi benim ölecek olmam değildi. Tüm yaptıklarına rağmen, şuan karşımda duran adamdı. Onun ölmesini istemiyordum.

Ölümün sessizliği vardı şuan ormanın derinliklerinde. Emindim ki o kurtulabilirdi buradan. Ama ben kurtulabileceğimden emin değildim.

Esen rüzgar saçlarımı savurduğunda gözlerinde fırtına taşıyan adama odaklandım. Yüzünde en ufak bir tepki bile yoktu. Düz bir çizgi almış dudakları yüzünün sert çizgilerinden biriydi. Bir kez bile gözlerini örtmeyen kirpikleri yavaşça örttü bu sefer gözlerini. Kısacık bir an kapalı kalan gözleri yavaşça aralandığında gördüğüm siyah gözler ile bir adım geriye kaçma dürtüsü oluşsa da yerimden kıpırdamadan onu izledim.

"Alex Dark!" Duyduğum sesle arkamı döndüğümde büyük bir kin ile Alex'e bakan adamı gördüm. Gözleri ondan ne kadar nefret ettiğini açıklıyordu. Kibirle kıvrılan dudaklarını tekrar araladı. "Bir kız için..." Küçümseyen sesi rüzgara karıştı.

Çevremiz sarılıydı ve kurtulabilmemiz imkansız gibiydi. Bir çıkış yolu arayarak çevremi taradım. Şuan karşımdaki adamın derdi Alex idi ve ben pek umurundaymışım gibi gözükmüyordu.

"Düşmanın kızı için bilerek bu tuzağa düştün. Sırf bu kızı kurtarmak için." İşittiklerim ile gözlerim karşımdaki adamı buldu. Ne demekti bu? Karşımdaki adamı tanımak için dikkatlice izledim. Tanıdık geliyordu ama hatırlayamıyordum. Siyah kısa saçları vardı. Boyu Alex'ten biraz daha uzundu. Kalıplı bir vücuda belirgin yüz hatlarına sahipti. Yüzünün sağ tarafında pekte belli olmasa da bir çizik vardı.

"Şuan ölüm fermanını imzaladığının farkındasın değil mi? Bu sefer elimden kurtulamayacaksın?" Alex konuşurken bağırmasa da sesinin düz çıkması etkili oluyordu. Ben sadece sessizce onların aralarında geçen kısa diyoloğu dinliyordum. Sözleriyle konuşmak yerine gözleriyle konuşuyorlardı.

Onları izlemeyi bırakıp sinirle araladım dudaklarımı. "Sen kimsin? Benimle derdin ne?"

"Derdim seninle değil. Aslında babanı ve Oktay'ı karşıma almak da istemezdim ama Alex Dark'a ulaşmak için sen gerekliydin. Korumaya çalıştığı masum kızı!" Her kelimesinde sinirle kısılan gözlerim ile birlikte vücudumdaki ısı artıyordu.

BEN SENDE KALDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin