16.Hikaye

880 158 114
                                    

Ağlamak acını dindiremediğindendir. Bazı şeyleri başaramadığından. Olmayacak bir şeyi ümit etmek istersin. En son olmadığına ağlarsın. En son başaramadığına ağlarsın. Bazen neden ağladığını bile bilemezsin. Acıyan kalbindir. Kanar en derinlerinden. Kanayan yara bile içine akar. Dışarıya akan sadece gözyaşlarıdır.

Şimdi ben neden ağladığımı bilmiyorum. Kalbim acıyor nedenini bilmiyorum. Göğsüne sokulduğum bu adamı hiç tanımıyorum. Ama acımın sebebi oymuş gibi. Sanki o bu acıyı dindirebilirmiş gibi. Benim bile nedenini bilmediğim acıyı, o bilip de dindirebilirmiş gibi. Sesi içime akıyor. Kulaklarımdan kalbime geçiyor. Tüm ruhumu sarmalıyor.

Neden ağlıyorum. Derinlerde hissettiğim şeyler var. Öyle çok derinde ki... Acısı en derinlerde. Silinmiyor. Ama derinlikten göremiyorum. Ne istediğini bilmeyen küçük bir kız çocuğuyum. Zaten o kız çocukları, babalarının ne istediklerini bilmelerini istemezler mi? Benim istediğimi kim bilecekti? Bir hıçkırık daha kaçtı ağzımdan.

"Neden ağlıyorsun?" Sevdiğim o ses fısıldamıştı kelimeleri. Kırmak istemiyor gibiydi. Konuşmadım. Başımı kendinden uzaklaştırıp göz yaşlarımı sildi. Ağlamaya başlamıştım. Gözlerimi kapatmamın bir manası yoktu artık. Gözlerimi aralayıp yüzüne baktım. Kahve  gözleri , yeşillerimi sarmıştı çoktan. Gözleri gözlerimin milim uzağındaydı. Sıcak nefesi yüzüme değiyordu. Gözlerimdeki bakışları bir an dudağıma kaydı. Seslice yutkunup geri gözlerime baktı.

"Ağlama." Yalvarır gibi mi çıkmıştı sesi, yoksa ben iyice delirmiş miydim? Titrekçe bir nefes  alıp konuşmak için dudaklarımı araladım.

"İyiyim." Gülümsemeye çalışıp kapattım gözlerimi. Ona  cevap veremezdim. Ben bile bilmiyordum ağlama  sebebimi. Beni zorlamadı. Kollarını bana sarıp saçlarımla oynamaya başladı. Saçlarımla oynandığında hep uykum gelirdi. Ağladığım için de iyice mayışmıştım. Sıcak nefesini kulağımın yakınında hissettim. Usulca kulağıma fısıldadı.

"Tatlı rüyalar. Tatlı sakar sarışın."

Gözlerimi açtığımda yanımda Kaan yoktu. Yüzüm asıldı. Ayaklarımı yataktan sarkıttım. Uyuşuk adımlarla kapıya gidip açtım. Salonda kimse yoktu. Mutfağa da bakınca şarkı söyleyerek krep yapan Esra'yı gördüm. Kapının yanındaki beni görünce samimice gülümsedi.

"Günaydın."

"Günaydın. Kaan nerede?" Ellerini yıkayıp masaya, karşıma oturdu.

"Onların işi vardı. Seni önce bırakacaktı ama sen uyanamayınca gittiler. Ama yarım saate burada olurlar." Gözlerim kocaman açıldı.

"Saat kaç?" Baya sesli söylemiş olacağım ki Esra tepkime şaşırmıştı.

"Niye panikledin? 10'a geliyor." Ona cevap vermeden uyuduğum odaya koştum. Gözlerimle montumu aramaya başladım. Masanın üzerindeki montumu  görünce panikle telefonumu çıkarttıp. Lanet olsun. Mert, Aykan, Cansel, Hande nerdeyse ekibin hepsi en az beni bir kez aramış. Hemen Mert yazısının üzerine basıp kulağıma dayadım. Mert'i arıyordum çünkü ona söylediğimde tüm ekibin haberi olurdu. Aslında Aykan'ı da arayabilirdim ama onun pek sakin karşılamayacağı kesin. Telefonun diğer ucundan Mert'in sesi duyuldu.

"Nerissa neredesin? Bize neden haber vermiyorsun? Delirdik burada!"

"Mert bağırmayı kes. Özür dilerim. Size iyi olduğumu söylemiştim."

"Senin nerde olduğunu bilmeden öylece bekleyelim mi? Seni kaçıncı defa arıyoruz. Cevap vermiyorsun!"

"Gerçekten özür dilerim. Duymamışım. Ben iyiyim. Sorumsuz davrandığım farkındayım." Evet Mert tepkisinde haklıydı. Benim için endişelenmişti. O bile bu hale geldiyse Oktay delirmiştir. Ne? Oktay? "Mert Oktay'a haber verdiniz mi?"

BEN SENDE KALDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin