51. Kaybedeceksin

469 45 171
                                    

Başlangıç bitişten mi ibaretti? Yeni bir hayata, yaşama başlamak için önce geçmişi bitirmek gerekti. Ardında bıraktığın her pürüz geleceğine dahil olurdu. Geçmişten tanırdın mesela bir kadını. Onunda geçmişi yaralı. Hayatına kattığında onun geçmişi geleceğinize gölge düşürürdü. Tıpkı Elliot ve Ashley gibi.

Elliot onun yokluğunda günden güne yok oluyordu. Onun gözlerindeki yaşam belirtileri yerini donukluğa bırakırken biz sadece izliyorduk. Onu ne kadar sevdiğini görebiliyordum. Gözlerindeki acıdan, yüzündeki kederden, her adı geçtiğinde titreyen ellerinden anlamamak elde değildi.

Üç gün boyunca onu aramış ama hiçbir ize rastlayamamıştık. Her geçen gün onu ölüme sürüklüyordu. Mert ve amcam da bize gizliden yardım ederken hiçbir sonuca ulaşamamıştık.

Hazırladığım tostu duvara donuk bir şekilde bakan Elliot'ın önüne bıraktım. Ben yanında değilmişim gibi karşıya bakmaya devam etti. "Elliot!" Beni duymamış gibi davrandı ki gerçekten duymadığını düşünüyordum. "Bir şeyler yemen gerek." Üç gün boyunca Alex'in ısrarlarıyla yediklerinin dışında pek bir şey yemiyordu. Öğrendiğime göre midesi de hassastı.

"Dar alandan ve karanlıktan korkardı." Konuşmasını beklemiyordum. "Benimle olduğu zamanlar hariç ışık açık uyurdu. Dışarıdan o kadar güçlü ki ona imreniyordum. Duruşu, bakışı, konuşması öz güven doluydu. Cesurdu. Onu gerçekten tanıyana kadar böyle düşünmüştüm. Ama değildi. Üzerine kondurduğu kalıp onu tüketiyordu. Beni sevdikçe benimle küçük bir kıza dönüştü. Üzerindeki tüm kalıplardan arınıp o oluyordu. Benimleyken korkmuyordu çünkü." Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Bir adamın sesi bu kadar hüzün ve acı dolu olabilir miydi? "Senin gibi Nora. Onunla o kadar çok benziyorsunuz ki." Duvarı izleyen gözleri ilk kez bana döndü. Onu ağlarken görmemiştim ki ağladığını da sanmıyordum ama direnen gözleri kıpkırmızıydı. Göz damarları belirgindi. Gözlerinin altı morarmış, tamamen dağılmış bir profil çiziyordu.

"Elliot! Ben özür dilerim." Titreyen dudaklarımın arasından dökülen kelimeler canımı çok yakmıştı. Beni göğsüne çektiğinde karşı koymadım. Neden özür diliyordum ki! Hah. Her şeyin sebebi benim inadımdı.

İlk kez Aykan ve Mert dışında birine sarılırken abim gibi hissetmiştim. "Onu bulacağız."

Yüzümü kaldırdığımda kapının pervazında bizi izleyen Alex'i gördüm. Gözleri gözlerime kilitlendiğinde ona sevgiyle baktım. Elliot beni bıraktığında elimin tersiyle gözlerimi silip Alex'in yanına yürüdüm. "Bir gelişme var mı?"

"Hayır!" Arkasını döndüğünde peşinden yürüdüm. Büyük salonda Esmira ve Andrew sessizce oturuyordu.

Esmira hışımla ayağa kalkıp Alex'in önüne geçti. "Bu şekilde bekleyecek miyiz? Bir şey yap! Sen- sen bu değilsin! Bir sözünle bu gezegeni yerle bir edersin!" Alex cevap vermediğinde daha da sinirlendi. "Bir şey yapsana!" Bağırmasıyla Andrew hızla atılıp onu tuttu. Yüzümü ellerime gömüp sessizce ağlamaya devam ettim. Ne Esmira ne de ben iyi değildik. Yıpranan sinirlerimiz bizi göz yaşlarına itiyordu.

"Yeter! Ağlamayı kesin!" Alex'in kükremesiyle irkildim. Salonu hızla terk ettiğinde hepimiz sadece arkasından bakmıştık. Esmira yerine oturup ağlamaya devam ettiğinde Andrew onu sakinleştirmeye çalışıyor, bense onları izliyordum.

Evin içinde yükselen telefon sesiyle irkildim. Esmira sakinleşmiş, sese odaklanmıştı. Alex ve Elliot salona dönmüştüler. Sehpanın üzerindeki telefonu elime alıp arayana baktım. Bilinmeyen bir numaraydı.

Elliot koşarak yanıma gelip telefonu elimden aldı. Kulağına götürdüğünde karşı taraftan ses gelmesini bekledik.

"Elliot." Zorla duyulan ses Ashley'e aitti.

BEN SENDE KALDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin