24. Anne Gitme

1K 144 145
                                    

Vücudumdaki titreme geçmiyordu. Gözlerimi açmaya çalıştım. Evimdeydim.

Uyuşuk adımlarla pencerenin önüne geldim. Hava güzel ve güneşliydi. Aşağı indiğimde mutfaktan gelen sesleri işittim. Mutfağa adımımı attığımda kendimi ormanda buldum. Şaşkınlıkla etrafımı inceledim.

Üzerimdeki kıyafetler farklıydı. Yavaş yavaş yürümeye başladığımda gölün kenarına geldim. Buraya uzun zamandır gelmemiştim. Arkamı dönüp yürümeye başladım. Kısa bir yürüyüşten sonra kayalara gelmiştim. Buraya ilk geldiğimde Oktay ve Alex tartışıyorlardı. Kayanın arkasındaki dört kişiyi görünce şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. Dördü vardı karşımda. O gün yüzünü göremediğim ama Alex olarak ve onun adamı olarak bildiğim iki kişi, karşılarında ise Oktay ve Mert.

Bu olabilir miydi ya da beynim bana bir oyun mu oynuyordu? Yerimde titredim. Bu olanaksızdı.

Yüzünü göremediğim Alex bana tanıdık geliyordu. Arkadan görmeme rağmen tanıdık gibiydi. Koyu kahve saçlar, geniş omuzlar, kendinden emin ve dik duruş... Tanıdıktı hem de çok tanıdıktı.

Arkasını dönmesiyle koşmaya başladım. O günkü gibi kaçıyordum. İyi de neden? Ben ondan bana yardım etmesini istemeyecek miydim?

Koşarken etrafımın kararmasıyla aniden durdum. İki tarafımda duvarlarla çevrelenmişti.

Ben burayı da hatırlıyordum. Bu o mağaraydı. Kitabı aldığımız mağara. Boğazımdan kayan şeyle yere baktım. Kolyem düşmüştü. O günkü gibi.

O gün olduğu gibi koşuyordum. Bir an da arkamda hissettiğim bedenle durdum.
Sırtımı yasladığım bu beden yabancıydı. O zaman neden bana en güvenli dayanak gibi geliyordu. Bu koku yaşamak için almam gereken nefes gibiydi. Tanıdıktı bu kokuda. Yaşam kaynağı gibiydi. Birşeyler fısıldadı kulağıma. Bir kaç yabancı sözcük.

"Stars can't shine without darkness." Anlamadığım bu kelimeler ilahi bir tonda dökülmüştü dudaklarından. Sesi kulağımda başladığı yolu tüm bedenimi gezerek en son kalbimde tamamlamıştı. Kokusu gibi sesi de tanıdıktı. Madem tanıdıktı o zaman neden tanımamıştım? O günden sonra mı tanımıştım onu?

Hayır ben Alex Dark'ı ne görmüştüm ne de tanımıştım.

Arkamdaki beden kaybolunca ürperdim. Tüm güven ve sıcaklık gitmişti. İçimde bir boşluk oluşmuştu. Öyle derindi ki boşluk doldurmaya gücüm yoktu.

Biraz daha ilerleyince kendimi yine ormanda buldum. Bu sefer kar yağıyordu. Kar bana birini batırlatmıştı. Kaan'ı. Kardan Adam'ı. Ona kardan adam diyordum. Kardan adamım demeye hakkım yoktu.

Yerde buldum kendimi bu sefer. Karların üzerinde. Ve bana gülen bir kardan adam. Muhteşemlik abidesi gibiydi. Koyu kahve saçları, kahvenin tonunu sahip gözleri... Bir ağaca yaslanmış, kollarını bağlamış bana gülüyordu.

Sonra onun kollarında buldum kendimi. Sıcaklığı ve kokusu yayıldı tüm vücuduma. Gülümsedim. Gülümsememek elde değildi.

Sonra gözleri karardı. Beni yere bıraktı. Simsiyah olmuştu gözleri. Ürkütücüydü.

Kayboldu bu sefer. Umutla onu aradım. Çevremde döndüm onu bulabilmek umuduyla. Ama sessiz bir orman karşıladı beni. Karanlık ve sessiz bir orman.

Gözümden yaşlar damladı tek tek. Neden ağlıyordum? Yalnızlık işlemişti tüm benliğime. İlk defa bu kadar yalnız hissediyordum kendimi.

Kendimi kaybetmiş gibiydim. Ellerimi yüzüme kapattım. Ağladığımı saklamak istiyordum.

Ufak adımlar ile ormanın derinliğine doğru ilerledim. Bacaklarım ruhum gibi halsizdi.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now