Kar Tanesi

495 41 68
                                    

Bölümü bıraktığım şarkıyla okuyun. Benim en sevdiğim şarkı... Buray: Sahiden

Aşkın acı veren duygular arasında olduğunu biri bana söylemeliydi yıllar önce. Mesela annem bahsetmeliydi bundan. Kırar, üzer, parçalar aşk demeliydi. Sen bir çift göze bağlarsın hayatını ama o seni hiçe sayar demeliydi. Göz yaşlarının sonu hiç gelmez demeliydiler.

Gözlerini açtığın her sabah onun aşkına yakarırsın, yanarsın ama yine seversin, kalbine bir kül bile olsa onun için o külleri bile alevlendirirsin demeliydiler. Kimse söylemedi bana bunları. Belki de sevdiğim adam Pamuk Prenses'in prensiydi. Ya da Kül Kedisi'nin. Kulede bekleyen Rapunzel'in de olabilirdi ama benim değildi. Ben gözlerinde aşkı ararken o başka kadınları sevmişti. O prensesler kadar masum olmayabilirdim. Ama onlar kadar çok sevmiştim. Allah'a ettiğim tek dua o olacak kadar sevmiştim.

Nerede olduğumu bilmiyordum. En son hatırladığım Alex'in kollarında sahip olduğum tüm acılara arkamı dönmekti. Gittiğim yolun da acılarla kaplı olması önemli değildi. Galiba bağışıklık kazanmıştım acıya.

Sızlayan gözlerimi zorlukla aralayıp boş gözlerle bulunduğum yeri inceledim. Camları olmayan küçücük bir odadaydım. Üzerinde bulunduğum bir yatak ve sadece dolap vardı. Vücudumda bir sızı tüm hücrelerimi sarıyordu. Oturur konuma gelip üzerimdeki pikeyi yana ittim. Üzerimde acı bir kahve kokusuna bürünmüş tişört vardı. Yolda olmalıydık.

Gözlerimin ulaştığı kapı aralandığında ölüm meleğine benzeyen Alex girdi görüş alanıma. Yüzünde her zaman olduğu gibi bir tepkisizlik vardı. Büyük adımlarıyla yatağa yaklaşıp yanıma oturdu. Sessizdim. Sessizdi.

Dizlerimin üzerinde birleştirdiğim soğuk ellerimi sıcak elleri sardığında titredim. Sol elimin yüzük parmağını şefkatle okşadı. Saatler önce bir yıl boyunca taktığım yüzüğe ev sahipliği yapan parmağımı. Şimdi yüzük yoktu.

"Nasılsın?" Dudaklarından çıkan soruyla ellerimizden ayırdığım gözlerimi gözlerine çıkardım.

Konuşmak gelmiyordu içimden ama onu cevapsız bırakmakta istemiyordum. "Canım yanıyor çokça ama mutluyum da. Olmak istediğim yerde, olmak istediğim gözlerde yalancı bir ev sahipliği yapıyorum." Tepkisizce dinledi beni. İçimde yanan ateşte bir şeyler vardı. O ateş sanki buz tutuyordu. Hissediyordum. Ağlayan, acıya dayanamayan Nora geride kalmış gibi hissediyordum. Bir şeyler farklıydı. Çok farklıydı.

"Gözlerindeki bakışlar değişmiş gibi. Göstermekten gocunmadığın aşkına gölge düşmüş. Kırıkların üzerini gece örtmüş. Dark bu kadar çabuk mu sardı seni?"

Cesurca gözlerine dalan gözlerim söylediği gibi değişmiş miydi?
Umursamazca silktim omzumu. "Geç bile kaldı?" Alaylı bir gülümseme oluştu dudaklarında. Büyük elleri saçlarımın arasına daldı. Beni yavaşça kendine çektiğinde ona doğru kaydım. Başımı göğsüne bastırdığında cılız kollarımı beline doladım.

"Sen! Gözlerindeki ateşle bir evreni yok edebilecek güce sahipsin. Bana olan aşkını gerilere itmen önemli değil. Sadece o gücü en önde tut." Güçlü olmamı istiyordu. Onu bile yok edecek olsam da güçlü olmamı istiyordu. Olacaktım. O istedi diye değil. Gerçekten o güce sahip olduğum için. Dudaklarını saçlarımda hissettiğimde gülümsedim. "Ben Oktay değilim Kar Tanesi. Ben seni gölgemde gizleyecek değilim. En aydınlık yerimde, yanımda tutacağım. Gözlerine geriye ittiğin aşkın çırpınışlarını görüyorum. Korkuyorsun. Başka birini sevmemden deli gibi korkuyorsun." Başımı bastırdığı göğsünden kaldırıp gözlerine baktım. Siyahına yandığım adamın incilerine odaklandım. "Senin gibi mükemmel bir kadını sevmeyen bu kalp başka birini sever mi?"

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now