31. Kuzu kurda aşık mı oldu?

705 92 146
                                    

Bana karşı attığı adımda hızla arkamı döndüm. Kolumu kavrayan parmaklarıyla çığlığım yükseldi.

"Dokunma bana!" Kolumu çekip koşarak arabama geçtim. Titreyen parmaklarım ruhumdaki sallantının eseriydi. Bir kez daha başımı kaldırıp ona bakmadan ayrıldım oradan.

Onun karşısında ağlamamak için direnmiştim. O zaman başarılı olsam da şimdi değildim. Canımı acıtarak gözlerimden kayan damlalar yüzümden yuvarlanıyordu. Neden ağladığımı kestiremiyordum. O benim neyimdi ki ben onu kıskanmıştım?

O benim sevdiğim adamdı. Kim olduğunu bile tanımadan ona aşık olmuştum. Ama ben onun hiçbir şeyi değildim.

Arabayı durdurup başımı direksiyona koydum. Hıçkırıklarım boğazımda düğümleniyordu. Küçük bir çocuk gibi omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyordum.

Onun varlığı bende ayrı bir yaraydı. Yokluğu ise her yarayı kapsayan daha büyük bir yara. Ben bilmeden de olsam her seferinde onu seçmiştim. Oktay'ın karşısında onunla gitmiştim. Beni evden çıkarttığında onu seçmiştim. Onun verdiği karşılık ise buydu. Ben Oktay'dan bile çok ona güvenmiştim. Ama o Oktay'dan fazla yaralamıştı beni.

Hata yapmıştım. Beni sevmeyen bir adam için çok fazla şey yapmıştım ben. Dedikleri gibi. O adam beni sevemezdi. Ben ateştim o ise barut. Ben yaşamasam da o külleriyle bile yaşıyordu. Kendi siyahında, kendi duvarları arasında kurduğu tahta kimseye yer yoktu. Acıları da onundu, mutlulukları da. Bana değer verdiğindi söylerken yalan söylemişti. Onunki kaybetme korkusu değildi. O hayatı tek tabanca olarak yaşamak istiyordu.

Titreyen ellerim ile telefonumu aldım. Birine özür borcum varsa o da Oktay'dı. Onu sevmekten hiç vazgeçmemiştim ama Alex'e olan sevgim fazla gelmişti. Ne kadar hata yaparsa yapsın Oktay beni seviyordu.

"Nora." Oktay'ın sesini duyduğumda durdurmayı başardığım gözyaşlarım yeniden akmaya başladı. Sıktığım dişlerimin arasından bir hıçkırık kaçtı. "Nora neyin var? Neden ağlıyorsun?"

"O-Oktay yanına gelebilir miyim?"

"Neredesin sen ben seni almaya geleyim? Nora iyi misin?" Telaşlı sesi bana kötü hissettiriyordu. O beni severken ben ona ihanet etmişim gibi hissediyordum.

"Sen evde misin?"

"Evet. Nora bana nerede olduğunu söyle!"

"Oraya geliyorum." Telefonu kapatıp arabayı çalıştırdım.

Kısa süre sonra Oktay'ın evinin önündeydim. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Evin kapısı açıldığında Oktay belirdi. Yeni uyandığı üzerindeki pijamalarından belliydi. Biraz önce sildiğim yüzümdeki yeniden oluşan ıslaklığı tekrar sildim. Kapıyı açıp yavaşça indim. Suçlu hissediyordum. Hayatımda ilk defa kendimi düşünmüştüm. Sadece kendimi. Yıllarca babama tahammül ederken annemi düşünmüştüm, Oktay beni saklamak istediğinde istemesem de onun için kabul etmiştim.

Küçük adımlar ile Oktay'ın karşısına geçtim. Vicdan azabı mı çekmem gerekiyordu? Yüzüne bakmaya cesaretim yoktu.

"Özür dilerim." Mırıltıdan ibaret olan sesimi duyduğundan emin değildim. Tepki vermemesine karşılık başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzünün her zerresinde gezinen gözlerim, gözlerine ulaşmamak için çaba sarf ediyordu.

Her bir mimiğini ezbere bildiğim adamın her zerresini gözlerimden akan bir göz yaşıyla inceledim. Ona hiç hak etmediği şeyler yaşatmıştım. Onun nişanlısı olarak Alex'in yanında durmuştum. Gözlerimin kaçacak yeri kalmadığında onun siyah bir kuyuyu andıran gözlerini buldu. Onun siyahı kalıcı bir siyahtı. Siyahlarıyla benim beyaz olan dünyamı çoktan karalamıştı.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now