50. Dark'ım

573 63 109
                                    

Yalanlarla büyümüş bir kız olarak hiç şüphesiz ki nefret ettiğim bir şeydi yalanlar. Ama yine de hayatımda hep yalan söylenen taraf olmuştum. Yalan güvenin en büyük düşmanıydı. Yalanlar yüzünden güvenden yoksun büyümüştüm. Yalan güveni sarsıyordu. Ve ben, beni güvenli hissettiren tek kişiye yalan söylemek zorunda kalıyordum.

Belki yalan değildi ama saklıyordum. Oktay ve babam ile ilgili olan gerçekleri saklıyordum. Ona söyleyemezdim. Bu gerçeği nereye kadar götürebileceğimi bilmiyordum.

Amcam ve Mert bana söylediklerinden sonra gitmişler beni gerçeklerle yüz yüze bırakmışlardı. Bu koca evin salonunda tek başıma gökyüzünü izliyordum. Tabi ki yıldızlar vardı sahnemde.

Ayak sesleri parkede rahatsız edici sesler bıraktığında kim olduğuna dönüp bakmadım. Çünkü o değildi.

Oturduğum tekli kanepede bacaklarımı kendime çekmiş üşüyen parmak uçlarımı ısıtmaya çalışıyordum. Karşımdaki diğer kanepeye bir beden çöktüğünde isteksizce gözlerimi yıldızlardan çektim.

Elliot'tı. Mert gibi mavi olan ama kesinlikle onunkinden daha renksiz duran mavi gözlerinde özür dileyen ifadeler vardı. Gözlerindeki ifadeyi dudakları dillendirdi. "Özür dilerim." Cevap vermedim. "Ben Ashley'i öyle görünce kendimi kaybettim. Seni kırdım. Dudaklarımdan dökülen hiçbir kelime bende gerçeklik ifade etmiyor. Alex için söylediklerim de öyle. En başta Alex öyle bir adam değil." Yavaşça gözlerimi çektim gözlerinden. Yaralanan ruhum bir özrü daha kabul eder miydi?

Sıkıntılı bir şekilde ciğerlerine çektiği havayı bıraktı. "Ashley burada yaşayan biriydi. Yani dünyada." Hızla ona döndüm. Bana hikayelerini mi anlatacaktı? "Anne babası yok. Benden, bizden başka kimsesi de yok. O burada çok kötü zamanlar geçirdi o yüzden dünyada olmak ona yaşadıklarını hatırlatıyor ve ben onun o günkü gibi acı çektiğini gördüğümde sinirlendim." Ne yaşamıştı ki Ashley? Yüzümdeki merakı görmüş olacak ki devam etti.

"Yurtta hiçte iyi olmayan koşullar altında büyümüş." Sustuğunda gözlerinin takıldığı arkama döndüm. Ashley arkamda dikkatle buraya bakıyordu.

Usulca buraya yürüyüp Elliot'ın dizinin üzerine oturdu. Kolunu boynuna dolamış bedenini bana çevirmişti. Yüzünde sert ifadesinin bile örtemediği bir acı vardı. "Evet yurtta büyüdüm. Tüm yaşadığım olumsuzluklara rağmen eğitimimi tamamlamak istiyordum. Hayallerim vardı her genç gibi. Meslek sahibi olmak, güzel bir aile kurmak... Sıradan bir yaşama istiyordum belki ama yaşam istiyordum." Zorla yutkundu.

"Bebeğim. Anlatma!" Ashley Elliot'a döndü ve yanağına küçük masum bir öpücük kondurdu.

"Anlatacağım." Tekrar bana döndüğünde acı çektiğini görebiliyordum. Uzun ve gür saçlarını tek omzuna topladı.

"Anlatma Ashley." Ne beni ne de Elliot'ı dinledi. O anlatırken tekrar yaşadı biz sadece seyirci kalabildik."

"Bir gece benden hayallerimi, geleceğimi her şeyimi götürene kadar. O gün geç çıkmıştım biraz okuldan. Sınava çalışıyordum her gün yaptığım gibi. Kışları erken batan güneş bana olabilecek her şeyi haber veriyordu aslında. Tek başıma girdiğim bir sokakta korkuyla ilerliyordum. Korkak biriydim. Kendime güvenim yoktu en başta. Ben titreyen vücudumu ince montumla ısıtmaya çalışırken biri çıktı karşıma." Tıpkı anlattığı gecedeki gibi titriyordu vücudu. Elliot onu sıkıca sarıp kendine bastırdı.

"Normal bir insandım. Yani ben öyle sanıyordum. Ama değilmişim. Tıpkı senin gibi ne olduğumu bilmeyen bir varlıktım. Beni zorla bir arabaya sürükleyip götürdüler. Günlerce bedenimde uyguladıkları deneylere karşı koyamadım. Amaçları neydi, neden yaptılar bilmiyorum. Ama yaptıkları hiçbir sonuç vermediğinde beni ucu bucağı gözükmeyen bir kuyunun içine atarak ölüme terk ettiler. Kaç gün orada geçirdim, kaç gün bedenimdeki acılara katlandım bilmiyorum. Tek bildiğim üşüdüğüm, çok acı çektiğimdi." Sustu. Ona kaçırdıklarında neler yapmış olabilirlerdi? Yüzünü Elliot'ın boynuna gizledi ve anlatmaya sevgilisi devam etti.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now