21. Kız Kulesi

943 154 137
                                    

Müziği burada açın. Benim belirttiğim yere kadar müzikle okuyun. Biterse tekrar açın.

"Ben kimsenin ayaklarına gelmem! Benim olanı da kimseye vermem!" Duyduğum bu sert sesi tanıyordum. Kaan'dı bu. Başımı ona çevirdim. Tek başınaydı. Silahını o adama doğrultmuştu. Arkamda duruyordu. Yeniden önüme döndüm.

Neden inmişti ki? Helikopter gelince gidecekti.

Ne yapacaktım şimdi? Buradan kurtulmam kolaydı. Ben kurtulurdum da Kaan kurtulur muydu?

Ya burada kalıp Kaan'ı da kurtaracaktım. Ya da arkama bakmadan kaçacaktım.

**********

Hangisi kolaydı şimdi? Gidebilir miydim? Arkama bakmadan kaçabilir miydim? Burada kalırsam kendi güçlerim açığa çıkacaktı. Gidemezdim ki ben. Kaan'ı bırakamazdım ardımda. Onun ölümüne sebep olamazdım.

O benim için kendini tehlikeye atmıştı. Benim peşimden gelmişti. Ben onu arkamda bırakarak öldüremezdim.

"İndir silahını!" Kaan resmen kükremişti. Tek başınaydı. Neyine güveniyordu?

"Bunu yapar mıyım sence? Üstelik sen karşımdayken. Güldürme beni."

"Öldürürüm seni! Bu kıza bir şey olursa ölürsün!"

"Anlamıyorum seni. Neden bu küçük kız? Neden bu zayıf insan? Çevrende o kadar güçlü kadın varken." Alayla güldü Kaan ama cevap vermedi. Bu ne demekti?

Arkama dönüp bir kez daha baktım Kaan'a. Ama o bana bakmıyordu. Kızgın bakışlarını karşısındaki adama sabitlemiş bir şekilde duruyordu. Gözlerindeki ateş her şeyi yakmaya yetecek raddedeydi.

"Ah evet. Bu kız senin için değersiz." Adama dönüp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. O da bana bakarak devem etti. "Bu kız senin için değerli olsaydı onu bu gece buraya getirmezdin. Bu gece onu açık hedef haline getirmezdin."

Bu kelimeler ağırdı. Beni bilerek mi getirmişti buraya? Tehlikede olacağımı bilerek. Dolan gözlerimi yere sabitledim. Öyle dolmuşlardı ki kırptığım anda akacaklardı. Ben onunla aramızdaki bağı düşünürken o bilerek beni ölüme atmıştı.

Yerden başımı kaldırıp Kaan'a baktım. İlk defa bana bakıyordu. Düzdü bakışları. Yine hiçbir şey anlatmıyordu. Kırpmasam da gözlerimi, yanağımdan aşağı akan damlayı hissettim. Biri yolunu tamamlamadan diğeri akıyordu.

Onun için değerli olmayı falan beklemiyordum. Ama onca şeyden sonra bana bunu yapması ağır gelmişti. İhanete uğramış gibi hissediyorum. İçimde onun için kurduğum yerlerin yok olduğunu hissediyordum.

Gözlerimi ondan ayırmadan kararlılıkla baktım ona. Beni salak yerine koymuştu. Ona güvenmemeliydim. Gözlerimden akan her bir damla bunun ispatıydı.

Titreyen ellerimle sildim gözlerimi. Yeşil olan gözlerim şimdi kıpkırmızıydı eminim. Karşımdaki adamın eseriydi bu gözler. Hüzün yakışmıyor gözlerine diyen adamın eseriydi.

Canımın yanmasını ikiye katlayan şeyse Kaan'ın ihanetinin Oktay'ınkinden ağır gelmesiydi. Daha fazla yanıyordu canım.

Ağlayan gözlerimi umursamadan burukça gülümsedim. Ağlarken gülüyordum. Bu birinin en tükenmiş haliydi. Ağlarken gülmek nasıl bir ironiydi?

Kaan'ın gözleri tebessümüme takıldı. Çok şey anlatıyordu o tebessüm. Neden yaptın diyordu? Yüreği paramparça olmuş bu kızı neden kırdın diyordu? Son umutlarını da neden yıktın diyordu?

Gülümsememde olan gözleri yavaşça gözlerimi buldu. Gözlerinden geçen duyguların haddi hesabı yoktu yine. Ama bu sefer anlamaya çalışmadım. Anlamıştım artık. O geçen her bir duyguyu tüm evren çözse bir ben çözemeyecektim. İstemiyordu ki. Benim anlamamı istemiyordu. Artık bende çözmek istemiyordum.

BEN SENDE KALDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin