22. Veda

887 150 174
                                    

İç sesim yalnız olmadığımı söylüyordu. Ben hangi akla hizmet tek başıma inmiştim buraya. Panikten ellerim titriyordu.

Ben daha önce karanlıktan korkmadığımı söyledim değil mi? Küllüyen yalan. Korkuyorum. Şuan korkudan nefes almakta zorlanıyordum.

Karanlıkta savunmasızdım ve önümü göremiyordum. Adımlarım iyice yavaşlamıştı.

Arkamda hissetiğim şeyle bir anda arkama döndüm. Görebildiğim kadar kimse yoktu. Tuttuğum nefesimi bırakıp önüme döndüm. Çarptığım bedenle attığım çığlık dar koridorda yankılanmıştı.

*****************

Karanlıkta kollarımı tutan eller ile ayakta duruyordum. Korku değildi hissettiğim ama tüm vücudum titriyordu. Beni tutan kollarda çırpınmamın bir işe yaramadığını anlayınca başımı kaldırıp beni tutan kişiye baktım.

Gözlerimin buluştuğu gözler ile çırpınmayı bıraktım. Biraz önce korkmuyorum mu demiştim? Şimdi korkuyordum. Korkumun sebebi karanlık değildi. Baktığım bu gözlerdi sebebi.

Kahvenin büyüleyici bir renk olduğuna inanmazdım. Şuan takılı kaldığım gözlerden önce. Ne siyahtı  ne beyaz ne de griydi. Farklıydı bu renk. Ne cıvıl cıvıl bir renkti. Ne de siyah gibi ürkütücüydü. Grinin karamsarlığı da yoktu.

Gözlerimi kırpıştırıp bir adım geri gittim. Kollarımdaki elleri boşluğa düşmüştü. Onun burada ne işi vardı? Kuşkuyla kaşlarım çatıldı. Onun da bana aynı ifadeyle baktığını fark ettim. Bir adım bana yaklaşıp koluma yapıştı.

"Sen burada ne arıyorsun?" Acıyla yüzümü buruşturdum. Kolumu sıkıyordu.

"Bırak kolumu!" Sert sesime karşı kaşları biraz daha çatıldı.

"Burada ne arıyorsun!" Tıslayarak konuşmasına göz devirdim. Beni korkutmaya mı çalışıyordu?

Kolumu sertçe kendime çekip elinden kurtardım. "Sana ne?" Gözlerini kapatıp açtı. Gözlerindeki kızgınlık hissedilir derecedeydi.

"Buraya izinsiz kimseyi almazlar. Sen buraya nasıl girdin?"

"Ya sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bana bu soruyu sormaya hakkın yok. Bu yüzden Kaan, sana açıklama yapmayacağım."

Onu umursamadan yanından geçip yürümeye devam ettim. Cebimdeki telefon titreyince gelen mesajı açtım.

Gönderen: Mert

Neredesin? Çıkmamız gerekiyor.

Gönderilen: Mert

Siz çıkın. Ben biraz daha kalacağım. Sorun olur mu?

Gönderen: Mert

Tamam. Çok kalma. Dikkat et kendine.

Gönderilen: Mert

Tamam.

Telefonu cebime koymayıp ışığını yaktım. Etrafı biraz da olsa aydınlatıyordu. Duyduğum ayak sesleriyle Kaan'ın da arkamdan geldiğini anladım. O yokmuş gibi yürümeye devam ettim.

Biraz önceki tedirginlik yoktu üzerimde. Attığım adımlardan daha emindim. Önüme kim çıkarsa çıksın güvendeymişim gibi. Aslında bu farklı bir şeydi. Önüme çıkan her kim olursa olsun kurtulurdum. Şuan hissettiğim Kaan'ın benden önce davranıp beni koruyacak gibi düşünmemdi.

"Neden peşimden geliyorsun?" Yürürken kurduğum cümle aramızdaki sessizliği bozmuştu.

"Kaybolacaksın." Bunu bir ihtimal olarak değil de kaybolacağımdan emin bir şekilde söylemişti.

BEN SENDE KALDIMWhere stories live. Discover now