39. Sarmaşık

665 80 201
                                    

Ne nasıl olursa olsun aşk bizi buluyordu. Dünyaya gelirken aşkı bulacağımı bilmiyordum. Ben aşkın tanımını bilmezken aşık olmuştum.

Aşk o kadar büyük bir kelimeydi ki her erkek taşıyamazdı. Ağır gelirdi bu kelime. Özel olan bu kelimeyi bir kadının hayatında bir erkek hak ederdi. Ben o kelimeyi bir adama bahşetmiştim. Şimdi o adam ölüyordu.

Ayaklarımdaki topuklulara rağmen onümdeki merdivenleri hızla çıktım. Binanın içini zehir sarmıştı ve ciğerlerime doluyordu.

"Alex!" Adını haykırışım bir feryat gibiydi. Neredesin kardan adam? Neredesin? Bir kez daha haykırdım adını.

Hızla merdivenleri çıkarken yüzümden damlalar kayıyordu. Buradaydı. Hissediyordum ve o can çekişiyordu. Çünkü şuan sol tarafımı kaplayan ağrının bir nedeni olmalıydı. Vücudum korkudan titriyordu. O nefes alamıyor muydu şuan? Tamamen mi çıkmıştı hayatımdan?

Ölüm bir gün gelir ve herkese uğrardı sırayla ama şuan onun için erken değil miydi? Elimin tersi ile ıslanan yüzümü sildim tekrar. Elbisenin eteklerini toplayıp deli gibi onu aramaya devam ettim.

Belki burada değildi. "Alex! Nerdesin?"

İleride gördüğüm beden ile hızla oraya koşmaya başladım. Kevin Anilta'yı bulmuştu ve şuan kucağında baygındı. "Kevin Alex nerede?"

"Anilta buarada olduğunu söyledi ama bulamadım onu!"

"Anilta'yı çıkart buradan! Ben onu arayacağım!" Gözleri bir iki saniye yüzümde dolaşsada hızla arkasını döndü ve çıkışa doğru koşar adımlar ile ilerledi. Bunu neden yaptığımı merak ediyor olmalıydı.

Tekrar dönüp onu aramaya devam ettim. Neredeyse olabileceği her yere bakmıştım. Bir tek çatı katı kalmıştı. Beynim uyuşuyordu. Yine de merdivenleri çıkmaya başladım. Lanet olası bu bina kaç katlıydı?

"Alex! Neredesin? Lütfen ses ver!" Nefesim kesiliyordu. "Gidemezsin. Yalvarırım çık ortaya."

Ruhum çekiliyordu bedenimden. Sanki oydu benim oksijen kaynağım. O nefes alamazsa ölürdüm.

Çatı katındaki büyük kapıyı hızla araladım. Balo salonu gibi olan yerde gözlerim onu arıyordu. İlerde yatan bedeni gördüğüm de dışarıdan bile duyulabilecek bir çığlık attım.

Kendimi nasıl onun yanına attım bilmiyordum. Alex Dark yerde ölümün kollarındaydı. Omuzlarından sarstım uyanmasını bekleyerek.

"Alex aç gözlerini! Lütfen!" Acıyla bir çığlık daha attım. "Ölemezsin! Benim ölmeme izin vermedin. Şimdi ölümün ile öldüremezsin beni!" Hıçkırıklar boğazımda düğümlenip bir feryat ile dokülürken dudaklarımdan elimi yüzüne götürdüm. Hafif sakalları avcumu okşarken uyanmadı. Ben adını bir feryat gibi haykırırken duymadı beni. Çaresizce çevreme bakıyordum ama onu buradan çıkartacak bir çözüm bulamıyordum.

Nefes alıyordu ama uyanmıyordu. Neden kimse gelip yardım etmiyordu? Sarı şaçları dağılmış, yüzünde ölümü bekleyen bir ifade vardı. Bu kadar kolay mı pes edecekti? Alex Dark bu kadar kolay mı yenilecekti? Gidiyordu işte. Dilimden düşürmediğim gitme kelimesine uyuyordu.

"Alex.... Uyan. Bırakma beni. Lütfen..." Baş parmağımı morarmaya başlamış dudağında gezdirdim. İki kez değmişti bu dudaklar dudaklarıma. Razıydım her şeye. Yeter ki o uyansındı. Benim olmasa da olurdu. Beni sevemese de olurdu.

"'Döndüğümde bir gökyüzü bulmak istemiyorum!' demiştin. Döner misin geri bilmiyorum. Ama bir gökyüzü bulmayacaksın. Yeminim olsun. Eğer ölürsen ardından gelirim Kardan Adam." Büyük bir ciddiyetle söylediğim kelimlerin arkasındaydım.

BEN SENDE KALDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin