28.BÖLÜM~Geçmiş

217 25 191
                                    

Keyifli okumalar❤

Bunu yapabilir miydim? Onunla konuşabilir miydim? Ne diyecektim ki ona? Ona bunca yılın ardından kurduğum ilk cümle ne olacaktı?

Güçlü olmalıydım, güçlü olmak zorundaydım, benim güçsüz bir kadın olduğumu bilmemeliydi.... güçsüzdüm evet, dışarıya ördüğüm ne kadar duvarım varsa onların hepsi yalandı. Bora'nın bana buzlar kraliçesi demesi geldi aklıma. Bu yüzden mi bana öyle diyordu? Kendime bir sürü soğuk duvarlar ördüğüm için mi?

Karşımda ki görüntüyle kalbim kasıldı ellerim titredi dizlerim bacaklarım tüm vücudum zangır zangır titredi. Buz gibi oldum, bedenimden buz gibi soğuk terler döküldü.

"Arıyorum."

Bora'nın sesini duyduğumda simsiyah ekrandan bakışlarımı alarak ona baktım. Onun anlattığına göre abim New York da yaşayan çok başarılı bir mimarmış...

Buna inanmamı bekledi. Belki de yüzlerce kez onun benim abim olduğuna emin misin diye sordum ama o eminim dedi. Ama nasıl? Ben bu hayatın içinde bu kadar sürünürken o nasıl oralarda yaşamayı başarabilmişti. Sordum Boraya bana cevap vermedi. Abin anlatmalı dedi bana. Ne diyecektim şimdi ben... abi mi diyecektim ona? Yıllar sonra onu tanır mıydım acaba? Benim için bazı sözcüklerin anlamı çok büyüktü ve o kelime haznemde bir sürü acımı taşıyordum. Geçmiş... geçmiş yakamı bırakmıyordu.

Derin bir nefes alıp kafamı tamam anlamında salladım. Omuzlarımı dikleştirip laptopta ki o tuşa basmasını bekledim. Ben yapamazdım çünkü bana göre geçmiş onunla hesaplaşmama tek bir tuşla başlarsam bana gülerdi bu gülücük aşağlıyıcı bir gülücük olurdu. Bora görüntülü arama tuşuna bastı ve tekrardan bakışlarını bana döndürdü.

"Çıkıyorum ben ama seslenmen yeterli biliyorsun değil mi?"

Ona bakıp kafamı evet anlamında salladım gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama içimi rahatlatmak istermiş gibi gülümsediğinde bende zorlukla gülümseyebilmiştim. O odadan çıktıktan sonra kendime gelmek için beklememe zaman kalmadan arama yanıtlanmıştı.

Onu gördüm.

Abimi.

İlk arkadaşımı.

Canımı.

Ailemi gördüm.

Ve öldüm.

Belki de yaşamaya başladım.

Hangisi? Hangisiydi bu? Nasıl bir histi bu böyle?

İlk gözlerinden başladım. Bakışları bir mıh gibi aklıma kazındı. Yorgunlardı, üşümüşlerdi, yalnızlardı, ve korkuyorlardı, ben onun gözlerinden hayatını gördüm. Sonra küçük ama kemerli burnunu inceledim ve burnundan nefret ettim. Babama benziyordu. Sonra dudaklarına indim, annemin o güzel dudaklarıyla karşılaştım. Annem gibiydi dudakları ince ve zarif. Sonra kemikli yüz yapısına baktım sonra gözlerinin kenarlarında oluşmuş bir kaç yaşam çizgisine. Çok tuhaftı, o kadar tuhaftı ki ne kadar değişmiş olursa olsun o yine aynıydı, benim kurtarıcım, kahramanım, ve beni terk eden ağabeyim.

"Merhaba." Tereddütlü ve çekingen sesini duydum sonra. İlk cümlesi bu olmuştu 'merhaba.'  Hafif sakallı esmer tenli bir yüzü vardı ve kaşının üstünde bir iz vardı bu iz çocukluğunun onda bıraktığı hatıralardan kalma olabilirdi, kötü anlılar, neler yaşamıştı?

Silkelenip dolan gözlerimi kırpıştırdım ve karşısında güçlü durmaya çalıştım. Çok zordu kahretsin çok zordu! Boğazıma bir yumru oturmuştu sanki ve ağlamamak için verdiğim çaba beni epey zorluyordu.

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now