46.BÖLÜM~Papatya

130 14 52
                                    

Oy ve yorumlarınızı heyecanla bekliyoruum. Bir de Bora'nın modelini değiştirdim, yukarıya koydum onu da. Yana kaydırarakta bölüm şarkımızı açabilirsiniz. Keyifli okumalar♡

"Telefon sinyaline virüs yüklenmiş benim bilgisayarıma bulaştırmaya çalıştılar... onları durdurabildim ama size söylemem gereken asıl şey tüm gün aradığınız hattın aslında kırılmış olduğu. Siz kapalı bir telefonu arayıp durdunuz ve karşıdakide bunu öyle sanmanız için size oyun oynadı. Bu kasıtlı yapılmış bir şey... Açelya aslında kaybolmamış olabilir."

İki meleğim başımın iki ucundan fısıldadı bembeyaz elbiseli, temiz saf olarak tabir ettiğimiz melek korkarak elini ağzına kapattı ve fısıltılarını duymamı engelledi. Öbür tarafımdaki meleğim daha dürüsttü çünkü ben ona daha dürüsttüm. Siyah kaplı defterimi benden sakladı. O defter benim ölümden sonraki hayatımı belirleyecekti. O defter çok karalanmıştı. Karalamaya da devam ediyordum. Sağ tarafımdaki meleğim, öbür taraftakini susturmaya çalıştı. Bir yandan da gözlerinden akan sihirli damlacıkları siliyordu.
"Ona ne oldu?" diye fısıldadı sol tarafım. "Sus onu üzüyorsun." dedi sağ taraftaki meleğim.
"Onun için yapamayacağın bir şey yok değil mi?" dedi sol tarafım.
Yoktu.
"Lütfen kötü bir şey yapma." diye fısıldadı ikisi birden. Bu ne demekti bilmiyordum. Fakat ben artık onların sesini duyamıyordum. Onlar benim iyiliğimi düşünüyordu fakat ben artık kendimi düşünemiyordum. Neler oluyordu sahi? Nefes alamıyordum. Nefes almalı mıydım? Belki de almamalısın. Ah! İçsesimi mi dinlemeliydim? "Sakin ol o iyi." dedi bembeyaz elbiseli meleğim. "Bilmiyoruz. Ona yalan söyleme." dedi sol tarafımdaki meleğim. Kafamın içindeki düşüncele dile gelmiş birer insana dönüşmüştü. Sesler çok fazlaydı. O sesler susmalıydı. O sesler susmalı ve ben ruhsuzluğumla sarmalandığım ağımı korumalıydım. Sakin olmak zorundaydım.

"Ne?" Kumsalın dudaklarından dökülen şaşkınlık nidaları odanın içindeki şaşkın ruhlarımıza bulaştı. Kumsalın yüzünde bir sırıtma oluştu. O sırıtmayı kahkahaları eşlik etmişti. İrileşen gözlerimle olayları idrak etmeye çalışıyor ensemden süzülen soğuk teri hissedebiliyordum.

"Şaka değil mi bu? Şaka... siz Açelyayla ikiniz anlaşıp bize şaka yapıyorsunuz değil mi?"

Bize döndü gülerek "Hatta sizinde haberiniz var değil mi?"

"Kumsal..." Kaan'ın sesini duyan Kumsal ciddileşerek hızla ona döndü.
"Sus. Be- benim kardeşimin başına bir şey gelmez. Uyduruyorsunuz siz."

Erenin çatılmış kaşlarıyla zorla yutkunduğunu görmüştüm. Ardından sanki ayakta durmaya dayanamıyormuşçasına kendini yavaşlıkla koltuğa atışını. Ne ara ayağa kalkmıştı? Kalkmıştık?

"Bilmiyorum emin değilim! Sadece bu tür bir yazılım öylesine bir virüs gibi yazılımdan yazılıma bulaşmaz. Bu sadece Açelya'nın hattına yapılmış özel bir virüs. Hadi otur şuraya lütfen sakinleş biraz. "

"Ya sen ne dediğinin farkında mısın!? Kim kaçıracak onu kim dokunabilir ona." Kumsal sinirle ellerini yüzüne gömdüğünde ben sanki ayaklarım yere zincirlenmişcesine hâlâ hareket edemiyordum. Kumsal geri geri giderken ağzımı aralayamadan televizyon konsoluna çarpmış ve konsolun sallanmasına neden olurken yukarıdaki iki tane çerçeve birden yeri boylamıştı. Kumsal yerinde sıçrarken Bora'nın onu yan tarafa çekmesiyle çerçevelerin başına gelmemesini sağlamıştı. Ani olan olaylar kalbimin ritmini bozarken derin bir nefes aldım. Açelya'nın çerçevesi Erenin tam önüne düşmüştü. Ekranı çatlamıştı. Gülüşüne cam kırıkları batıyordu.

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now