51.BÖLÜM~Deniz

153 19 132
                                    

Bu kalbi kırık kız size iyi okumalar diliyor...
Bir önceki bölüm oy sayımız ve yorumlarımız beklediğimden düşük oldu. Okuyan herkes oyalasa böyle olmazdı:(
Onun dışında yorumlarıyla ve verdikleri oylarla bana destek olanlara çok teşekkür ederim, inanın yazma isteğimi arttırıyorsunuz♡

Neyse bölüm sonunda konuşuruz yine
Buyrun bölüme :)

Dudaklarıyla dudaklarım...
Ruhuyla ruhum...
Kalbiyle kalbim...
Bütünleşmiş ve yıllardır bu anı bekliyormuş gibi özlemle kavuşmuştu diğer yarıma.

N'oluyordu?
Neden böyle delicesine titriyordu ellerim?
Bu dizlerim... Niye beni taşımakta zorlanıyorlardı?
Peki ya gözlerim? Niye açılmamak için direniyordu.
Ve dudaklarım...Bir mühür misali birleştiği sıcak dudaklarından neden ayrılmak istemiyorlardı?

Biz şu an öpüşüyorduk!
Siz şu an kesinlikle öpüşüyorsunuz.

Yavaşlatamadığım nefeslerim sonunda yavaşlamıştı ve bunun dudaklarımdaki dudaklarıyla kesinlikle bir ilgisi vardı...

Belimdeki eli iyice sıklaşırken yanağımdaki eli ise usulca orayı okşamıştı. Bu masum bir öpücüktü iki dudağımın arasına yerleşen alt dudağı kesinlikle hareket etmiyor ve öylece duruyordu. Ve ben kesinlikle nefesimi tutuyordum.

Dört saniye...
Çok geçmedi yalnızca dört saniye durdu dudaklarımda. İçine titrek bir nefes çekip daha fazla kendini dizginleyemiyormuş gibi kendini zorlukla benden ayırmıştı. Fakat bedenlerimiz hâlâ ayrılmamıştı. Alnını alnıma yasladığında yaşadığımız anın şokunu henüz üstümden atamamıştım. Biz ne yapmıştık?

"Artık nefes alabilirsin."
Tuttuğum nefesimi cılız bir şekilde dudaklarımdan sertbest bıraktığımda  zaman algımı, yer algımı kaybettiğimi anlamıştım. Delicesine yağan bir yağmurun altında olduğumuzu unutmuştum. Yalnızca o ve ben vardık. Biz kendimize yeni bir evren kurmuştuk.

"Sen....ne yaptın?" Fısıltım ıslak dudaklarına çarpmıştı. Bu cümleyi söylediğimde kaç saniye geçmişti bilmiyordum fakat sesimi bulmam çok zor olmuştu.
"Özür dilerim ben... ben ne yapacağımı bilemedim gerçekten çok özür dilerim."
Başımı alnına sürterek hayır anlamında salladım.
"Dileme.... Şimdi ne yapacağız? Ben...tekrar oraya girmek istemiyorum, onları görmek istemiyorum."
Hâlâ gözlerimi açamıyordum.
"Bitti. Bir daha onların yüzünü bile görmeyeceğiz."

Kaç saniye olduğunu bilmediğim bir zaman diliminden sonra alnını alnımdan ayırmış, ellerini belimden çekmiş ve ben ayakkabılarımı incelerken hiçbir şey söylemeden elimden tutarak beni arkasından sürüklemeye başlamıştı. Birbirimizin yüzüne bakmamıştık, ki benim kıpkırmızı bir pancar gibi olduğumu düşünürsek bakmamamız çok daha iyiydi.

Islanan saçlarım alnıma yapışmış sırtıma ağırlık yapıyordu ve üzerimdeki elbise de ıslanmıştı.
Gitti o kadar para gitti. Yazıklar olsun sana be.

Arabanın önüne geldiğimizde nereye gidiyoruz diye sormadım sormaya halim bile yoktu. Bir kuş misali hâlâ pır pır çarpan kalbimi susturamıyordum. Arabanın içerisine yerleştiğimizde ıslak elbisem arabanın koltuğunu ıslatmıştı ama Bora bunu dert etmiyor gibiydi. Elimi boynumdaki kolyeme attım, bu onun hediyesiydi bu bu zamana kadar aldığım en güzel hediyeydi. Araba çalıştı ve biz bu iğrenç yerden ayrıldık. Bir daha görmeyeceğim, hayatımda yalnızca kötü izler bırakan insanları geride bıraktım. Bu sefer sahiden bitmişti.

Fakat istediğimiz hiçbir şey olmamıştı. Bu gece bizim gizli bir şekilde şirketin kasasından çektiğimiz para suçunu üstelerine yıkacaktık ve kanıtımızda hazırdı. İkisinin de sevgili olduğuna dair bulduğumuz fotoğrafları herkesin önüne sürecektik. Böylelikle hem şirketten kovulacaklardı hem de bir daha köklü bir şirkette çalışamayacak kadar sicilleri olacaktı. Fakat hayat yine planlarınımızı baltalamıştı. Şimdi durumu nasıl toplayacağımızı bilmiyordum. Bora'nın annesi ve babası.... Onlara bir evlenme teklifinin hesabını nasıl verecektik. Zaten bu günden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorduk fakat işlerin içinden çıkamayacağımız kadar karışması beklediğim bir şey değildi.

KOKUNUN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin