47.BÖLÜM~İstek

142 14 106
                                    

Keyifli okumalarrr...

Benim papatyamı soldurmuşlardı.
O bir daha canlanır mıydı?

Ayaklarım bedenimdeki işlevini yerine getirmiyordu. Olduğum yere çakılıkalmış bir şekilde ona bakıyordum. İyi miydi? İyi olmalıydı.

Ayaklarıma sonunda sert bir komut verdiğimde bu sefer beni dinleyerek ileri atılmışlardı. Diğer deponun neredeyse aynısı olan bu izbe yerde adımlarımın sesi beynimde yankılanıyordu. Sapsarı saçları aşağı doğru hafif bir dalgayla sallanıyordu. Başı sağ omzuna yatıktı. Önüne geldiğimde hızla ağzındaki bantı çıkartıp ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Sonunda nefes alabilmenin nasıl bir şey olduğunu hissettiğimde ise baygın yeşil hareleri yavaşça aralanmıştı. Kumsal yanımıza gelmiş ellerindeki ipten onu kurtarırken biriside ayak bileklerindeki ipten onu kurtarıyordu. O adamdan iz yoktu.

"Güzelim duyuyor musun beni? Açi bak bana hadi." Açelya'nın gözleri odağını kazanıp benimle buluştuğunda gözlerinin içindeki yangın yerini görebilmiştim.

"Geçti." Yalnızca bunu söyleyebilmiştim. Kollarımı boynuna dolarken sürekli aynı şeyi tekrarlıyordum. "Geçti..."

Kollarımı Açelya'dan ayırdıktan sonra onu hızlıca o depodan çıkartmıştık. Daha fazla burada durmaya mecalimiz kalmamıştı. Eren kucağına aldığı Açelya'yı arabanın arka koltuğuna bırakırken Açelya uykusu varmışçasına gözlerini aralayamıyordu. Bizde arabanın koltuklarına yerleştiğimizde Açelya Kumsalın kucağına yatmış ve gözlerini yummuştu arabada büyük bir sessizlik hakimdi. Herkesin sormayı istediği onlarca sorusu içinden çıkamadığı duyguları vardı. Bora arabayı çalıştırdığında titreyen ellerimi zabtetmek için parmaklarımı avcuma gömdüm. Arka koltuktan bir kıkırtı yükselmiş ve tüm arabadakilerin oraya dönmesini sağlayacak neşeli bir ses duyulmuştu.

"Hey resmen kaçırıldım! Allahım bir filmin içinde gibiydim. Çok heycanlıydı!"

Açelya'nın gözleri kapalı kıkırtılarına kayıtsız kalamayarak bende sırıttığımde 'sen iflah olmassın' bakışlarımı ona gönderiyordum. Bu sırıtmakta tamamen sinirlerimin bozulmasından kaynaklanıyordu. Açelya'nın tam yanında oturan Eren gülmek yerine sıkıntıyla iç geçirmiş üzerinden çıkarttığı montu Açelya'nın üstüne sermişti.

"Sana bir yemek veya bir ilaç falan verdi mi o pezevenk."

Bunları konuşmanın sırası değildi. Açelya daha kendinde değildi. Fakat Eren kendini tutamıyormuşçasına Açelya'nın yüzüne dökülen bir kaç tutamı işaret parmağıyla geri çekti.

"Sakinleştirici vermiş ruh hastası. Tutturdu iç şu portakal suyunu diye bende zeki bir kızım o yüzden tabii ki içmedim... ama o zorla içirdi."

Hepimizin sinirleri iyice gerilirken Açelya'nın başından akan kana bakakalmıştım. Ona vurmuş muydu?

"Peki o..."
Eren devam edeceği sırada Kaan sessizce "Sonra konuşalım kardeşim kendine gelsin önce." diyerek onu susturmuştu. Eren ise derin bir nefes alıp kafasını tamam anlamında salladı.

"İyiyim ben sakin olun." Açelya mırıldanarak kısık sesle konuştuğunda üşümüş gibi Kumslın kucağında biraz daha iki büklüm olup üstündeki Erenin montunu boğazına kadar çekmişti. Bora'nın dikiz aynasından sürekli onu kontrol ettiğini ısısını arttırdığı ısıtıcıdan anlamıştım. Kumsal Açelya'nın saçlarını okşayarak buz gibi surat ifadesiyle onu uyutmuştu. Sinirini atamadığını, atamadığımızı biliyordum. Hiçbir şeyi bilmiyordum ama onu biliyordum.

Evimizin önünde durduğumuzda Açelya yavaşça gözlerini aralamış ardından açık tutamadığı gözlerini tekrar yummuştu. Kimseye belli etmemeye çalışan gözlerinde büyük bir korku cirit atıyordu. Ruhsal bir yorgunluk gözlerini ele geçirmişti ve bunu bu sefer saklayamıyordu.

KOKUNUN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin