kullanabileceğim bir hatıra ver bana*

9.7K 1.4K 310
                                    

5

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

5

Masanın üzerindeki buruşturulmuş beyaz kâğıtlara bakarken neden Kim Namjoon'a uyarak ona bir mektup yazmaya çabaladığını anlamıyordu. O sadece yazarı tanımak ve onun hislerini bilmek istiyordu ama ona yazmak içinden gelen bir şey değildi, ya da öyle miydi? Karışmış kafası ile kâğıt toplarının hepsini çöp kutusuna atarken arkasına yaslandı, bir mektup yazmak konusunda emin olamadığı için aklını veremediğini düşündü. Kitabı çantasından çıkararak masanın üzerine bıraktı ve kaldığı sayfayı açtı, günler sonra derin sessizliğe bürünmüş odanın keyfini çıkararak Kim Taehyung'un satırlarına bıraktı.

"Dizlerine inen başakların arasında dolanırken ellerini arkada birleştirmiş, gökyüzüne yerleşmiş güneşin sıcaklığını tadıyordu Prens Sejong. Tüm bu karmaşanın sona erdiği anı düşledi, savaşın son bulduğu ve halkının refah içinde yaşadığı. Birkaç metre arkasında yürümekte olan ve onu korumakla görevli askerlerin adımlarının çıkardığı ses iç huzuruna dönmesini engelliyordu ve haz etmiyordu bundan, onları göndermek, biraz kendi ile baş başa kalmak istiyordu. Tanrı her şeyi görür ve bilir, demişti Şaman yemek masasında yanında otururken, ondan kaçmak imkânsızdır.

Dünya üzerinde yalnız kalamayacağı tek bir saniye bile olmadığını fark etmiş, huzursuzluk dolu hayatına devam etmek zorunda olduğunu görmüştü.

Biri tarafından böylesine izleniyor olmak, birinin duyduğu bu hakimiyet ve ego tatmini karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Bahsedilen Tanrı sahiden varsa, onları böylesine aciz bir duruma düşürerek hangi konuda tatmin olmak istiyordu böyle?"

Jeongguk duraksadı, son satırları yeniden okurken gözlerini kırpıştırdı ve sandalyeyi geriye doğru yatırarak ön ayaklarını havalandırdı. Prens Sejong'un, Kim Taehyung'un kendi benliğini verdiği hayali bir karakter olduğu düşüncesi yeniden zihninde anlam buluyordu. O yıllarda yaşamış, kendisinden beklenenin yüksek olduğu ve bir savaşın izleri ile dolu topraklarda Prens olarak doğan birinin Tanrı hakkında ego tatmini yapıyor olduğunu düşünmesi zordu, belki de Kim Taehyung o dönemde yaşayan birinin sorgulamalarını merak etmişti. Satırların altını çizmek istiyor fakat kitaba zarar vermek istemiyordu, bir not defteri çıkararak cümleyi oraya aktarırken eli hızlı hareket ediyordu.

Yazarın kitap içinde sadece aynı cinsiyere sahip insanların aşkından bahsetmediğini fark etmesi onun şaşırtmıştı, Kim Taehyung içindeki tüm sorgulamarı oraya aktarmıştı. Ona mektup yazmak konusunda için belli belirsiz bir heves şimdi oluşuyordu, kitabı okumaya devam etmenin hayatına ne getireceğini de merak ediyordu. Bu kitap satılmaya devam etseydi ve insanlar onun bu düşüncelerine birebir şahit olabilseydi ne olurdu?

"Bir ses, Prens Sejong dizlerinin üzerine çökerken üzerine kapanan bir beden ve derin nefesler. Bir ses daha. Korku onun yüreğine ilmek ilmek işlenirken duyduğu sabun kokusu, birinin vücut kokusuna karışıyor ve başını döndürüyordu. "Majesteleri, iyi misiniz?" Komutan Park'ın aceleci ve telaşlı sorusu ile bakışlarını yerden kaldırdı ve onun koyu renk, güneşin ateşini içine saklamış gözlerine baktı, korku dolu yüz ifadesini alevlerin arasında görmek onu korkuttu.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin