bana yakın olmanın fiziksel bir şey olmadığını söylüyorsun, bence de öyle*

6.8K 1.1K 595
                                    

35*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

35*

Düşüncelerinin onu yiyip bitirdiği akşamların birinde, çalışma masasında oturmuş kitap hakkındaki ilk izlenimleri hakkında bir şeyler yazmaya çabalıyordu. Sıcak kahve fincanı biraz ileride, koyu kırmızı kapaklı iki kitabın yanında duruyordu. Onlara gözü kayıyor olsa da çok fazla bakmıyordu, gözleri siyah karakterlerle dolmaya başlayan beyaz kâğıtta geziniyordu daha çok. İçerideki televizyonun haberlerinde bir hafta sonra Kore'ye ilk karın düşeceği, yoğun bir kar yağışı olacağı söyleniyor, ilk kar inançlarıyla ilgili romantize edilmiş konuşmalar yapılıyordu. Odanın kapısını bilerek açık bırakmıştı, birkaç gündür ne zaman o kapı kapansa kendini boğulacak gibi hissediyordu.

Kim Seokjin ile onun ofisine gittiğinden beri iletişime girmemişti hiç, sonuçların açıklanması yaklaştıkça kalbine sebebini bilemediği bir korku düşüyordu. Bu hayalin gerçek olacağını düşünmemişti hiç. O kitabı edebiyat ödüllerine göndereceği bile aklının ucundan geçen bir şey olmamıştı. Yazarının izni olmadan kitabın çevirisini yaptırmış, ona el koymuştu. Midesi düşüncelerin gerginliğiyle eziliyordu. Telefonuna uzandı, ekrandaki Kim Taehyung'un gülümseyen yüzüne baktı. Onu anlamasını umuyordu. Ne için yaptığını, ne istediğini, Kim Taehyung'u ne kadar sevdiğini bilmesini istiyordu. Suçluluk giderek damarındaki kana karışıyordu. Onunla konuşmaları kısa, ders çalışacağını söylemesi ile sonlanıyordu. Kimse ile görüşmek istemiyor, birkaç kelime dışında hiçbir şey çıkmıyordu dudaklarından.

"Jeongguk?"

Saat gece yarısına yakındı, onun sesini duyma isteği Jeongguk'un içini kemirirken aradı. "Hyung, uyumuyordun değil mi?" diye sordu, arkadan kısık sesli bir müzik geliyordu. "Hayır, bebeğim. Dinleniyordum. Nasılsın?" Kim Taehyung'un ona bebeğim diye seslenmesi gülümsemesine sebep oldu. "İyiyim, yoğun günler geçiriyorum. Sen nasılsın? Ne yapıyorsun?" diye sordu Jeongguk, yerinden kalkarak pencereye yaklaştı, soğuk havaya aldırmadan açtı ve gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Ay parlaktı, çevresindeki koyu renkli bulutlar onu gölgeleyemiyordu. Birkaç yıldız da onlardan kendini kurtarak gösteriyordu yüzlerini. "İyiyim, farklı hiçbir şey yapmadan devam ediyorum. Çok mu zor geliyor dersler?" Jeongguk gülümsemeye çabaladı. "Her şey zor geliyor." diye mırıldandı, "Kalbimin ortasında bir ağırlık var. Oturdu oraya, hakimiyeti nefesimi kesiyor. Yoruyor. Kendimden uzaklaşıyorum sanki." dedi devam ederek, yutkunmayı denese de boğazındaki yumru izin vermedi ona.

Kim Taehyung onu sessiz bir şekilde dinledi, Jeongguk soğuk yüzünden ürperdi. Küçük kasabadaki evde yaşananlar geldi aklına. Kim Taehyung'un onu pencereden çekişi, yatağın kenarına oturtması, sarılması, hasta olacağı için endişelenmesi o an için ne kadar mutlu etmişti onu. İnsan bir sevgi mutlu olduğunda daha fazla olmak istiyordu, istekler bir türlü son bulmuyordu. "Bu aralar çok yoğunsun, kendine vakit ayıramıyorsun. Onu tanımak isterken uzaklaşıyorsun. Bu kez o yoğunluk da sana kötü görünüyor, iki uç arasında kalıyorsun." Kim Taehyung sonunda konuştuğunda iç geçirdi, "Bana söylemek istediğin bir şey var mı? Bazen anlatmak o ağırlığı hafifletir. Sen, biri seni dinlediğinde ve anladığında rahatlayan birisin." diye devam etti, Jeongguk ona nasıl anlatabilirdi ki bu durumu? Onun kitabın hakkında sanki kendine aitmiş gibi kararlar verdiğini nasıl dile getirebilirdi? "Hyung..." dedi yavaş bir şekilde, ağlamamak için kendini sıkıyordu, onun omuzlarında ağlamadığı sürece döktüğü gözyaşlarının da bir değeri olmayacağını biliyordu.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin