seni sevmek için çok küçük olduğumu söylüyorlar*

7.7K 1.1K 453
                                    

32*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

32*

Kış henüz bastırmamıştı, sağanak yağmurlar küçük evlerde yaşayan halkı zor duruma sokuyordu. Jeongguk üzerindeki yağmur geçirmeyen kalın montunun içinde girdi binaya. Beş katlı binanın içinde insanlar koşuşturuyor, sürekli bir uğultu yükseliyordu. Asansörü es geçerek ikinci kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Şapkasını indirerek suların çantasına dökülmesine sebep oldu. Saat öğlene geliyordu. İnsanlar işlerini öğle yemeğine kadar bitirmek için çaba içindeydiler ve bu, karmaşanın büyümesine sebep oluyordu. Koridor boyunca ilerlerken bir kişi durup ona kim olduğunu sormamıştı, bina içinde yabancı bir genç adamın olmasını kimse umursamıyor gibiydi.

Buğulu camla kaplanmış kapıyı tıklattı, içeriden duyduğu onay ile kapıyı açtı ve geniş odaya adımladı. "Tanrı'm, nasıl ıslanmışsın! Montunu çıkar hemen." dedi sandalyesinde oturan adam, kırk yaşlarına yaklaşmış olmasına rağmen Jeongguk onun bu genç görüntüsü karşısında her zaman afallıyordu. Çantasını bir köşeye bıraktıktan sonra montu çıkardı, ayaklı askılığa astı. Saçlarını eliyle düzelttikten sonra masanın önündeki karşılıklı sandalyelerden birine oturdu. "Bay Kim..." diyerek söze başlamıştı ki karşısındaki adam onu durdurdu, "Bana Seokjin hyung de, o kadar da önemli bir adam değilim. Sıcak kakao içmek ister misin?" diye sordu, Jeongguk adamın sıcakkanlı tavrına gülümsemeden edemedi. "Ben de çocuk değilim hyung, koyu bir kahveye hayır demem." Kim Seokjin telefona uzanarak ikisi için Americona istedi, ahizeyi yerine koyduktan bakışlarını koltukta oturan bedene çevirdi.

"Jeongguk, bu kitaba aşık oldum. Her şey o kadar düzenli ki. Basit görünebilir ama Prens'in acısını kendi yüreğimde hissettim."

Jeongguk sevdiği adamın eserine olan övgü karşısında ne yapacağını bilemedi, dili dudaklarının arasında gezinerek soğuktan kuruyan dudaklarını ıslattı. "Ben de çok sevdim hyung ama öykünün ortalarındayım, derine inmezsen sevinirim." Kapı çaldı, kendi yaşlarında, normal giyimli bir kız içeri girerek kahve bardaklarını bıraktı. "Birinci olamasa bile çok iyi bir sonuç alacağımıza eminim. Kore hükümeti böyle güzel bir eser yaratabilen yazara yaptıkları için pişman olacaklar. Yazar hakkında derin bilgiler elde ettim. Lise zamanında bile yazdıklarıyla ödüller almış. Kore'nin Victor Hugo'su lakabını hak ediyor." Kendisinin ulaşamadığı bilgilere bir yayınevi editörünün ulaşması elbette daha kolaydı, kahvesinden küçük yudumlar alırken eserin son düzenlemelerinin bittiğini ve gönderilmek üzere hazır tutulduğunu öğrendi.

Kim Seokjin, romanı en büyük edebiyat ödüllerinden en küçüğüne kadar gönderecekti. "Kore her zaman aday olarak karanlık konular gönderdi. Psikolojik olarak, gerilim olarak ya da fanstatik öykülerde bile her zaman karanlık bir hava hakimdi. Aşk ve diğer hazin şeyler, bu karanlık havaya sahip değil. Bir savaş ortasındaki imkânsız bir aşk. İnsanlar uzun zamandır böyle bir şey okumak istiyorlardı ve onlara bunu vereceğiz. Nobel kazanamayız elbette ama yine de Kim Taehyung'un adını dünyada edebiyat alaninda duyuracağız." Jeongguk rahatlamış hissediyordu, editörün esere güvenmesinin en önemli etken olduğunu biliyordu. Bir eserin içeriği kadar onun pazarlanması da çok önemliydi ve Kim Seokjin, bu konuda gelinmesi gereken insandı.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin