bu sis kalktığında ıslak ayaklarla sana doğru koşacağım*

6.8K 1.2K 644
                                    

37*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

37*

jungkook, still with you

-

Hayatının dönüm noktası olarak görebildiği dört an vardı gözününde önünde. İlk yazmaya başladığı an hayatının değişime uğradığını anlamıştı. Kelimeleri kovalamak, düşüncelerini yazmak, hayali öyküler kurmak, karakterler yaratmak ve onlarla arkadaş olmak vardı. Onları karşısına alıp konuşuyor, aklındakileri aktarıyor, eğleniyordu. Kalem bir parçası haline gelmişti, yazmak için düşünmeye bile ihtiyacı yoktu. Her şeyi yazıyordu. Benliği ne yapmak istediğini bulmuştu. Aşk duygusunu ilk kez tadışı ikinci dönüm noktasıydı hayatının. Prens Sejong kostümünün içinde, sahnedeki altın tahtta oturan bedene bakarken hissetmişti bunu. Fiziksel heyecanlar yerini acıya bırakmıştı. Ruhu kızgın bir ateşin içinde kavruluyordu. Aşk beraberinde en yakın arkadaşını, ailesini, zaman içinde kendisini kaybetmesine sebep olmuştu.

Japonya'ya kültür işbirliği altında gönderileceğinin haberinin ulaşması üçüncü nokta olarak dikkat çekiyordu. Kitabı yazması, yayımlaması, kaldırılması ve yasaklanması umurunda değildi. O istediğini almıştı. Ondan kendini uzaklaştırıyordu. Ruhu kızgın ateşin içinde alınmış, rüzgârda savrulan bir yaprak parçasına dönmüştü. Bir ağırlığı, hissi yoktu. Onu düşlemekle geçen üç yıl nihayet sona ermişti. Japonya'da geçen yılları duygularla doluydu. Özlemişti. Sevdiği adamı, en yakın arkadaşını, abisi olarak gördüğü Kim Namjoon'u, ailesini, hayatını. Pişmanlıkları okyanus olmuş, her geçen gün dibe çekmişti onu. Ne kadar çırpınırsa o kadar batıyordu derine. Kolları vardı pişmanlığın, onu sarıp sarmalamış, kaçmasına izin vermemişti hiçbir zaman. Zor nefes alıyordu ama direniyordu, pişmanlık okyanusunun onu bir kıyıya atmasını bekliyordu.

Jeon Jeongguk.

Kim Taehyung'un hayatındaki en büyük dönüm noktası olarak soğuk bir eylül günü göstermişti kendini. Siyahlara bürünmüş, sırt çantasını omzuna asmış dikiliyordu heykelin yanında. Adını seslenen bu genç adamın onu kıyıya götürecek sandal olduğundan habersizdi o zaman. Onunla oturmuş, düşüncelerini paylaşmış, kitabına olan sevgisi hayrete düşürmüştü onu. Jeongguk gençti, hayatın birçok darbesini görmeden büyümüştü. Bu darbelerden habersiz, kendi içinde yaşayan prangalara sahipti. Onunla vakit geçirmek keyifliydi. Genç birinin yeni heyecanlarına şahit olmayı özlemişti. Kitap hakkında konuşmak ya da bir zamanlar sevdiği adamı düşünmek acı vermemişti. Hiçbir his oluşmamıştı içinde. Hissizlik ilk başta korkutucu gelmişti ona, bir zamanlar kalbinin içindeki adama duyduğu binlerce his silinip gitmişti. Jeon Jeongguk'un kendisi kadar ondan aldığı mektup da şaşırtmıştı onu. Yalın, dürüst bir şekilde yazılan mektup bocalamasına sebep olmuştu. Endişlenmişti onun için. Yirmi ikisine gelmekte olan bir gencin, otuz dördüne girecek bir adama aşık olmasını aklı almamıştı bir an.

Masum bir sevgiye ne kadar direnebilirdi, bilmiyordu. Jeongguk ne zaman arasa konuşmuş, yanına geldiğinde onun yaklaşmasına izin vermekten çekinmemişti. Bir sevgiyi baltalamak olurdu bu onu gözünde. İçindeki kıvranmaları çok iyi anlıyordu. Benzer yaştaydı sevgi ile amansız bir savaşa düştüğünde. Önünde engeller vardı, aşılamayacak kadar büyüktü. Jeongguk'un engellerini düşündü, bir de üzerine kendi engeller koymak istemedi. Jeongguk çok güzeldi, iki siyah inci tanesi gözlerinde şimdilerde gökyüzünün sakladığı yıldızları barındırıyordu. Kim Taehyung'un nefesi kesiliyordu o baktığında. Bakışları güzeldi, kendini dünya üzerinde önemli biri gibi hissettiriyordu. Tüm dünyası Kim Taehyung'tu sanki, o yıldızlar bir tek onun için parlıyordu.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin