Veda etmektense ölmeyi tercih ederim biliyorsun*

6.8K 1.1K 553
                                    

29*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

29*

Kasaba dağ yamacının eteklerinde, açık alana kurulu olduğu için soğuktu. Ayaz insanın elini ayağını kesiyordu. Kafe ve restoranın dışına konulmuş masa ve sandalyeler içeri alınmıştı. Kasabayı soğuk bulmadan edemedi, havadan kaynaklı değildi bu sorun. İnsanlar içeri kaçmış, kasaba tüm sıcaklığını kaybetmişti. Yorucu bir hayattı, Jeongguk eldivenlerini düzeltti, akşam karanlığı kasabanın tepesinde geziniyordu. Kütüphanenin açık olduğuna dair hiçbir iz görünmüyordu, evin yolunu hatırlamaya çabaladı. Ayakları onu bir yola soktu, iç güdüsüne güvenmek istedi. Yol tanıdık geliyordu, adımlarını hızlandırdı. Hava soğuktu. Jeongguk ellerinde eldiven olmasına rağmen soğuktan donuyor haldeydi. Seoul soğuktu ama buranın soğukluğu daha keskindi.

Evi yolun sonunda gördüğünde rahatladı, yan evlerden birinden orta yaşlarda bir adam çıktı ve yanından geçerek meydana doğru ilerledi. Bahçe kapısını açtı, evin salonundan loş bir ışık yayılıyordu. Kapıyı tıklatmak için beklerken heyecandan bayılacak haldeydi, onu göreceği ilk günden bile daha farklıydı. Kim Taehyung ona derin bir aşkla bağlı değildi ama hisleri vardı, kalbinde Jeongguk için özel bir yer ayrılmıştı. Bunu biliyor olmak kalbini kanatlandırıyordu. Kapıya vurdu, bekledi. Evin içinden bir ses duymaya çabaladı. Rüzgâr bahçedeki ağacın dallarının savrulmasına sebep oluyordu. Kapının gerisinde Japonca kelimeler duyduğunda gülümsedi, kalbi göğüs kafesini zorluyordu. Kanatlanmak, uçmak istiyordu aşktan. Ses çıkarmadı, bir kez daha tıklattı kapıyı. Sürgünün çekildiğini duydu.

Kim Taehyung karşısındaydı.

Altında koyu kahverengi bir eşofman altı, krem rengi kalın bir sweati üzerine geçirmişti. Şaşkındı, gözleri kemik çerçeveli gözlüklerinin arkasında büyümüştü. Güldü Jeongguk, onun şaşkın halinden yararlanarak kollarını boynuna doladı ve sıkı bir şekilde sarıldı. Ona sarılıyordu, sevdiği adam kollarındaydı ve ilk geldiği andaki gibi veda sarılması, bilinmez bir sarılma değildi. Kim Taehyung kollarını onun beline dolarken hissediyordu bunu. Son olmayacaktı. Geri çekildiğinde onun da gülümsüyor olduğunu gördü. Belindeki ellerinden biri Jeongguk'un burnuna giderek sıktı, "Buz gibi olmuşsun, gir içeri." dedi, kapıyı kapattı ve küçük portmantodan bir çift terlik çıkardı onun için. "Burası çok soğuk." diye söylendi, evin içi sıcaktı. Çantasını portmantonun üzerine koydu, kalın montunu çıkararak ayaklı askılığa astı. Eldivenlerini de çıkararak çantasının ön kısmına koydu. "Sen salona geç, orası sıcak. Ben de içecek sıcak bir şey yapayım." dedi Kim Taehyung, salona geçerek koltuklardan birine oturdu elektrikli sobaya yakın.

Sallanan sandalyenin üzerinde bir hırka vardı, yanındaki yuvarlak sehpanın üzerinde Murakami'nin bir kitabı duruyordu ama Japonca olduğu için anlaması zordu. Cam kenarındaki çiçekler canlı görünüyordu. Üzerindeki sarı kazağın kollarını parmakuçlarına kadar çekti, ısınmıştı. Kemiklerinde hafif sızlamalar vardı kendini çok sıktığı için ama mutluydu, onun evindeydi ve sevdiği adam mutfakta onun için içecek sıcak bir şeyler hazırlıyordu. Japonya'ya gelmesi kesinleştiği andan beri rahat günler geçirmişti, onu görecek olmak bile Jeongguk'u hiç olmadığı kadar mutlu ediyordu. Yugyeom ile buluşmuş, onunla uzun sohbetler etmişlerdi. Özlemişti insanlarla iletişimde olmayı, konuşmayı, düşüncelerini paylaşmayı. Çok hoş geliyordu ona bu durum.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin