soğuğu dışarıda tutan tek şey, senin ışığın*

3.2K 442 211
                                    

|özel bölüm part 2•son|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|özel bölüm part 2•son|

v, christmas tree.

ve yıldızlar asla parlamaz ben parlayan gözleri hissetmeden*

-

Yurt yatağında uyandığında bir an kendine gelemedi, nerede olduğunu anlaması için birkaç saniyenin geçmesi gerekiyordu. Yan ranzadan gelen iç gıcıklayıcı ses ile bakışlarını çevirdi, Japonya'dan gelen değişim öğrencisi derin bir uykunun esirindeydi. Adı neydi? İsmi dudaklarının ucuna geliyor ama çıkmıyordu, bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu. Uykuya daldığı yatağın rahatsız edici olmadığına emindi. Rahat bir yatakta, başı sevdiği adamın göğsüne dayalı uyumamış mıydı dün gece? Korku filizleri yüreğinde yer ederken okulu düşündü. Mezun olmuş olması gerekiyordu. Bir saat içinde telaşla hazırlanması, kahvaltı yapması ve yayınevinin yolunu tutmak için sevdiği adamı bekliyor olması gerekiyordu.

Ne olmuştu?

Yatakta doğrulmaya çabaladı, kırmızı kapaklı kitap yorganın üzerinden kaydı ve yere düşmek üzere ike son anda yakaladı. Aşk ve diğer hazin şeyler. Kitabın üçüncü sayfasında bir ayraç vardı. Sarı beneklerin yer ettiği ayraç sıkı bir şekilde duruyordu sayfa arasında. O anları bir kez daha yaşadığına emindi. Bu anı tam olarak yaşamıştı. Yüreği korku ile hızlanırken her şey zihninin içinde net bir dengeye tutunuyordu. Sevdiği adamın siluetini gözünün önüne getirmeye çabaladı. Gördüğü rüyadan arta kalanlar ağlamak istemesine neden oluyordu. Nasıl olmuştu bu? Bir yıla yetecek yaşadıkları "yedi saniye" dedikleri rüya süresine nasıl sığmıştı? Bir anlam vermekte zorlanıyordu. Boğazı kurumuştu, her yutkunuşu çelik bir bıçağın sivri ucu olarak batıyordu. Kalbi öyle hızlıydı ki az sonra göğüs kafesini terk edecek, avuçlarının içinde kalacaktı.

Yorganı üzerinden attı, yataktan çıktı ve soğuk zemine ayak bastı. Cama yaklaştı. Soğuk havaya ihtiyacı vardı. Nefes alamıyordu. Sevdiği adamın ondana kilometrelerce uzak olduğu gerçeği bir kez daha vurmuştu darbesini. En derin arzuları can bulmuştu bir düşün içinde. Soğuk hava tenine vurdu, gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Sıcaklığı henüz tenindeydi, sesi kulaklarındaydı sanki! Nasıl bir can acısıydı bu? Sevdiği adamın dokunuşları nasıl gerçek hissettirebilirdi? Deliriyordu! Odanın ortasında dizlerinin üzerine çökerken kulaklarını kapadı elleriyle. Uykusundaki sesler hayaletler olarak doluyordu oraya. Ona sesleniyordu sevdiği adam. En güzel hitap şeklini kullanıyor, onu çağırıyordu.

Japon değişim öğrencisi onu omuzlarından tutarak sarstı, "Jungkook!" dedi dikkatini çekmek için ama onun ağlamasını durdurmanın bir yolu yoktu. "Tanrı'm! Jungkook Jeon! Kendine gel!" Değişim öğrencisinin sesi kulaklarında yankı buluyor lakin tepki veremiyordu. Ani bir atak tüm vücudunu ele geçirmiş, nefesini kesmişti. Bir kez daha rüyasının içine süzüldü. Sevdiği adamın dokunuşları geldi. Her atağı karşısında sakin kalışı, dudaklarını yüzünün her noktasında gezdirmesi ve iyi olacağını söylemesi. Ona ihtiyacı vardı. Şu an kolları arasında olmalıydı ama yoktu. Bir hayal gibi gelmiş ve kaybolmuştu.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin