bu bana sanki bunca zamandır hep körmüşüm gibi hissettiriyor*

6.9K 1.1K 265
                                    

28*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

28*

Soğuk hava, girilmesi gereken sınavlar, beklemeler eşliğinde delirmek üzere olduğunu hissediyordu Jeongguk. Kendini Kim Taehyung'a öylesine kaptırmıştı ki, ne dersleri umursamış, ne proje aklına gelmiş, ne de bir okulu olduğunun farkına varmıştı. Okunması gereken makaleler, çalışılması gereken dil kuralları, Kore'de iz yapmış yazarlar hakkında kapsamlı araştırmaların içinde sıkışıp kalmış, son kalan dört dersinin ilk sınavları için sabahlara kadar çalışmak zorunda kalmıştı. Kimseyle konuşmuyordu, telefonunu arada eline alıyor ve Kim Taehyung'a uzun mesajlar atarak dert yanıyordu. Anne ve babasının Seoul'e taşınmasının verdiği en büyük yarar, ders çalışabileceği rahat bir ortam ve sağlıklı yemeklerdi.

Son sınavı olan Çağdaş Kore Edebiyatı için sıralardan birine oturmuş, hatırladığı tüm bilgileri gözden geçirmişti. Midesi bulanıyordu, her an içindekileri beyaz kâğıdın üzerine dökebilirdi. Başında günlerdir geçmek bilmeyen bir ağrı vardı. İyi bir uyku çekmiyor, iyi beslenmiyor, sadece bir şeyler okuyor ve yazıyordu. Sınav kâğıdı bir kez daha gözden geçirerek cevaplar konusunda emin olmak istedi. Bay Moon tahta kürsüye oturmuş, gözlerini onların üzerinde gezdiriyordu. Jeongguk'un üzerinde diğer öğrencilerin aksine birkaç saniye daha fazla duruyordu ve onun gerilmesine sebep olmaktan başka bir işe yaramıyordu bu durum. Kalemi kenara bıraktı, biraz daha göz gezdirecek kadar iyi hissetmiyordu kendini. Doğru ve yanlışlar zihninin içinde birbirine karışmıştı.

Bay Moon asistanına kâğıtları toplamasını söyledi, Jeongguk çantasını omzuna asarak beklemeden ayrıldı sınıftan. Soğuk hava tamamen şehrin üzerine çökmüştü, genç öğrenciyi kötu hissettiren bir başka durumdu bu da. Kalabalık koridordan geçti, merdivenleri hızla indi ve kendini soğuk, yağmurlu havaya attı. Seyrek yağmur taneleri yüzüne vuruyordu. Otobüs durağına kadar yürürken hâlâ kapalı olan telefonunu montunun cebinden çıkardı, açılmasını bekledi. Iwao ona bir ders için bulabildiği notları atmıştı, Yugyeom uzun süredir görüşemiyor oldukları için dert yanıyordu, Kim Namjoon görüşmek istediğini söylemişti ve telefonunu eline almasının tek sebebi olan adamdan tek bir arama ya da mesaj yoktu. Kim Namjoon'a yarım saat içinde kafede olacağını söyledi. Iwao'ya notlar için teşekkür etti, Yugyeom ile yarın öğlen bir buluşma ayarladı. Kim Taehyung'a yazmak istiyor ama aynı zamanda onu bunaltmak istemiyordu, üstelik telefon kullanmaya yeni başlamış biriydi.

Otobüsün sıcak havası iyi hissetmesini sağladı. Kalabalıktı, köşelerde bir yer buldu kendine. Uzamış saçları önüne düşüyordu. Onları kulağının arkasına atmakla uğraştı. Müzik açarak otobüsün içindeki kuru gürültüyü bastırdı. Gözlerini buğudan dışarıya perde ören cama çevirdi. İnsanları gözlemlemeyi seviyordu. Yaşlı insanlar, işten dönmekten olan orta kesim, üniversite ve lise öğrencileri. Herkesin bir hikayesi vardı duyurmak istediği. Bir amaçları, hayalleri, hedefleri, korkuları, istek ve arzuları. Hayatı akışına bırakmış, olayları görmezden gelmeyi seçmiş, kendini bile önemsemeyi unutmuş insanlar yok değildi. Jeongguk son iki haftadır bu insanlardan biri gibi yaşıyordu. Fiziksel ihtiyaçlarını gideriyor, aklını sınavda çıkacak sorular için kullanıyor, ruhuna kenet vuruyordu. Kim olduğunu unutmuş hissi benliğine hücum ediyordu. Hayatının iki haftasını dört tane kâğıt parçası vermek ve üniversiteden mezun olmak için feda etmişti.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin