ben sadece kalbimi tutan bir elle ölmek istiyorum*

6.8K 1.2K 600
                                    

23*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

23*

"Merhaba, gözlerine yıldızlar sinen çocuk;

Senin aksine ben, tam sana uygun bir hitap şekli bulabildim sanırım.

Bu mektubu neden yazmak istediğimi bilmiyorum ama kendimi sana anlatmam için beni zorlayan bir baskı var yüreğimin en köşesinde. İnsanlardan duyduğunun aksine, beni ben olarak, benim kelimelerim ile tanımanı istemem yanlış değildir umarım.

Üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldiğimde Daegu'ya bağlı küçük bir adada, sadece bir odası olan bir evde yaşıyorduk. Salon çocukların odası, misafirler için oturma odası, yemek odamızdı. Ailemin çalışması gerektiği için üç sokak ötemizde oturan büyükannem ve büyükbabam ile yaşamam gereken yılların sonucunda nasıl biri olduğumu bilmiyordum. Kitaplar okuyor, hayaller kuruyor ve o hayallerin asla gerçekleşmeyeceği yıkıcılığı ile kalıyordum ortada. Yakınlarımda olan hiç kimse bana hayallerin ulaşılabilir olduğunu söylemedi, onlar sadece zihnimizi zinde tutmak için kurulan bir dünyaydı.

Kitaplar en yakın arkadaşım olmuştu, bir süre sonra yetmediler bana. Kelimeler diziliydi ama hiçbiri ruhumdaki yangını söndüremiyordu. Alevler beni yakacak kadar büyüyor ama kimse su atamıyordu. Zaman içinde fark ettim, o yangını ancak onu tanıyan ben söndürebilirdim. Benim kelimelerim yok edebilirdi onu. Ben ele almalıydım her şeyi. Yazmaya başladım. Sayfalar dolusu. Bir karakteri yoktu yazılarımın. Bir amacı, bir yolu, bir girişi ya da sonu olmuyordu hiçbir zaman. Düşüncelerimi yansıtıyordu, her bir kelimede yaşımın getirdiği o heyecan ve çocuksuluk, fikirlerdeki değişmez katılık, her an sönmeye hazır bir umut gösteriyordu kendini.

Yarışmalara gönderildi yazılarım, onlarca ödül. Yonsei Edebiyat Fakültesi'nden madalya. Üniversiyenin edebiyat dergisinde lise ikinci sınıf, küçük bir adalı çocuğun karman çorman yazıları yayınlanı. Hayatımı yazmaya adamıştım. Ne kurallar, ne noktalama işaretleri ne de herhangi bir konu vardı. Her şey birbirine giriyordu. Yazının beklenmedik bir yerinde bir karakter beliriyor, aniden ortadan kayboluyordu. İsimler takıldı bana. Yeni Victor Hugo dendi; Dostoyevski, Haruki Murakami, Sartre. Beklentiler büyüdü ama ben büyüyemedim, yazmaktan ve kendi yolumdan sapmadım. İstediğim gibi yazmaya devam ettim.

Başlangıçsız, sonsuz onca yazı.

Üniversitede edebiyat okumak istememin tek sebebi yazmayı bir düzene oturtmaktı. Yoruluyorum karmaşadan. Kendi yolumu bulmam gerekiyordu. Kim olduğumu bilmek için yazılarımın düzenini tamamlamak zorundaydım. Ben, yazabildiğim sürece var oluyordum. İlk hayal kırıklığım, şu an senin de sıralarında oturduğun üniversitede oldu. Kim olduğumu bilebilmek için bir kalıba sığdırmak istediler beni. Direndim, ben kalıplara sığmayacaktım. Dolup taşacaktım onlardan. Dostoyevski ister miydi bir kalıba sığmak? Anlaşılmak isterdi. Her yazar, anlaşılmak umudu ile yazardı. Kalıpların içinde, gencecik insanlara öğretilen kurallar olmak istemezlerdi. Onların kendileri olarak yazmalarını, daha çok yazmalarını isterdi. Düşünceler sonsuzdu, anlatılacaklar sonsuzdu. Nasıl olurdu da sonsuzluk bir kurallar çerçevesinde kutuya hapsedilebilirdi?

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin