Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
46*
pim stones, neon lights
-
- Ama ona gerçekten tapmıyorsun, değil mi? - Evet, tapıyorum.
oscar wilde
-
Kim Taehyung'a olan hislerinin korkutucu bir yanı olduğunun farkındaydı, onu ele geçiren bu aşkın yaralayıcı yanını görmezden geliyordu, sonunun nereye varacağını kim bilebilirdi?
Parmakları bir kez daha küçük bardağı kavrayarak dudaklarına götürürken hiçbir şey düşünmek istemiyordu o an. Gürültü, insanların ter kokuları, bulunduğu mekana ait olan ağır lavanta kokusu birbirine karışıyor, damarlarına yabancı bir sıvı gibi yayılıyordu. "Biraz yavaş ol." dedi Iwao, küçük bir kadeh tutuyordu parmaklarında ve Jeongguk, onun ne olduğu konusunda bir fikre sahip değildi. "Size Jeongguk'a muzlu süt almamız gerektiğini söylemiştim!" Hemen yanında bulunan bir başka beden müzikten sesini duyarabilmek için bağırmak zorunda kalmıştı adeta. "Yeosang, seni öldürmemi istemiyorsan, çeneni kapa." dedi Jeongguk, önünde bulunan masadaki tekila dolu küçük kadehi alarak kafasına dikti.
Ailesinin sevgilisiyle tanışmasının üzerinden bir haftaya yakın bir zaman geride kalmıştı. O gece benliği için beklediğinden ve kabul ettiğindan daha hüzün doluydu. Kim Taehyung'un içindekilerin bir bir avucuna döküldüğü, camların ellerinde yaralar açtığı bir geceyle sonlanmıştı. Onun kendine zarar verdiğinin farkında olduğu bir çok an olmasına rağmen ondan duymak, bu gerçeği somutlaştırmak ağır gelmişti genç yüreğine. Kim Taehyung'u kanlar içinde bulduğu rüyalar görüyordu. Onu asla kurtaramıyor, her seferinde kaybediyordu sevdiği adamı. Kim Taehyung da genç sevgili üzerindeki bu durgunluğun farkındaydı, onun sürekli bir noktaya sabitlenen gözlerinin, uykusuzluktan bayılacak hallerini görüyordu. Iwao tam o anlardan birinde aramış, yurt arkadaşlarıyla planladıkları geceden bahsetmişti. Jeongguk ne kadar bu anları sevdiği adamın kollarında geçirmek istiyor olsa da Kim Taehyung arkadaşlarıyla eğlenmesi konusunda ısrar ederek onu göndermişti.
"O kadar güzel olacağım ki Iwao bir kez daha aşık olacak ama sen, seninle kalmak yerine beni gönderdiğin için pişman olacaksın."
Kim Taehyung onun telefondaki sözlerine kahkaha atmakla yetinmişti, onu güldürebilmiş olmak zafer kazanmış bir asker gururu veriyordu ona. "Sen hep güzelsin, yıldız çiçeği." demiş, hazırlanması için telefonu kapatmıştı. Kaçış olmadığını görebiliyordu. Oda arkadaşlarından Yeosang arabası ile sitenin önünde durana kadar vazgeçmek için elli neden bulmuştu kendisine ama Kim Taehyung onun gitmesini, eğlenmesini, ne kadar ona dile getirmese de bir genç edasıyla takılmasını istiyordu. Onun isteklerinin kendisi için bir emir komutu verdiğini yeni fark ediyordu. Her rica yapılması gereken bir emir olarak gidiyordu beynine. Düşüncelerin içinde savrulduğu anları sevmiyordu. Her zaman bir şekilde kendini ortamdan soyutlayarak bu anlara savruluyordu.
