her şeye sahip olduğumuzu bilmiyorduk ama düşmeden önce kimse seni uyarmaz*

6.9K 1.1K 481
                                    

25*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

25*


Jeon Jeongguk, sakindi.

Elindeki kitapları kutuların içine doldururken müzik çalardan yayılan şarkıyı dinliyordu; Lana Del Rey'in sesi dolduruyordu odayı. Bir başka kitabı kutuyu koyarken kapısı tıklatıldı, annesi elinde tuttuğu papatya demeti ile içeri girdiğinde ona döndü. "Onlar ne? Babam mı aldı?" diye sordu, artık okumayacağını ya da yanında bulundurmak istemediği kitapları kenara koydu. "Hayır, sana gelmiş." Annesi elindeki bir demet papatyayı kutunun üzerine koyarken Jeongguk ona bakmaya devam ediyordu. "Bana mı?" diye sorarken uzandı, elini demete dokundurdu. Jeongguk kendisine bir demet papatya gelmiş olmasının verdiği şaşkınlıkla aldı kucağına. "Üzerinde kart var ama bakmadım." dedi annesi, beyaz bir açılmamış zarf gördü.

Kucağına bıraktığı papatyaların içindeki kartı alırken annesi merak içinde başında dikilmeye devam ediyordu. Zarfı açtı, içinde koyu kırmızı renkte çıkan kartı eline aldı. Kartın içini açmaya korktu bir an. Kimden geldiğini merak ediyor olsa da ilk heyecanı sevdiği adam olması umuduyla doluydu. Bir an o olmasa ne yapacağını düşünmeden edemedi. Kendini hayal kırıklığına hazırlamak için derin bir nefes alıp verdi.

"Yıldız gözlü küçük,
Papatya baharda açan ilk çiçek, cemrenin düşmesini beklemeye bile tahammülü olmaz bazen. Kendini göstermek ister. Sen de güzel günlerin sabırsızlığı içinde bir papatya gibisin. Japonya'ya geldiğinde doğum gününü kutlayamamıştım. Bana gönderdiğin mektubun ağırlığı altında eziliyordum. Umarım seversin, Namjoon'a papatya olması için yalvardım. Kendine dikkat et, belki bir gün görüşürüz yeniden.

Kim Taehyung."

"Kim göndermiş çiçekleri?"

Annesinin sesi içinde yükselen karışık duyguların arasına karıştı, "Ondan uzak durmamı isteyen ama sanki her kelimesinde beni kendine çağırıyormuş hissi veren birinden." dedi Jeongguk, karttaki kelimelerde bir kez daha gözlerini gezdirdikten sonra kapattı, zarfın içine koydu. "Erkek arkadaşın mı?" diye sordu annesi bu kez, başını kaldırıp ona baktığında hâlâ meraklı gözlerle onu izliyor olduğunu gördü. Gülümsemeden edemedi. Erkek arkadaş sözcüğü o kadar bayağı kalmıştı ki, bir an liseli bir çocuk gibi hissetti. Kim Taehyung erkek arkadaşı değildi, hiçbir zaman olmayacaktı. Bir gün onu buraya getirse bile onun için bu iki kelimelik sıfattan daha yüksek mertebede biri olacaktı onun için. "Hayır." dedi sadece, annesi daha fazla soru sormaktan vazgeçerek odadan çıkarken papatyaları aldı, yerinden kalkarak bir vazo bulmak için odadan çıktı.

Yatağının hemen yanındaki komodine çiçekleri su dolu eski bir vazo içinde koydu, annesi ne kadar uyuduğu odada çiçek bulunmasının zararlı olduğunu dile getirse de ona aldırmadı. Kim Taehyung onun için almış ya da aldırmıştı, o çiçekler kalbine büyük bir mutluluk verirken nasıl hasta edebilirdi ki onu? Kitaplarını toplama işinden vazgeçerek yatağına oturdu, sırtını yatak başlığına vererek oturmadan önce arkasına yastık koydu. Bakışları tülün arasından sızam güneş ışığıyla yıkanan papatyalara kayıyordu, yüzünde tatlı bir tebessüm beliyor, ne yaptığının farkına vararak bakışlarını çekerek ifadesini düzeltiyordu. Durumunun komik olduğunun farkındaydı, çiçekler ona beklediğinden, belki Kim Taehyung'un tahmininden bile daha fazla mutluluk vermişti. Jeongguk onun gibi nazik birine duyduğu hislerden dolayı kendiyle gurur duyduğunu düşünürken saçmaladığını fark etti, biraz kafasını toplaması gerektiğini düşünerek Aşk ve diğer hazin şeyler'in kapağını araladı.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin