kapılarını aç çünkü ışığı görmek için can atıyorum*

6.2K 946 255
                                    

45*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

45*

bruno mars, locked out of heaven

"Binlerce kez iyi geceler sana!"
"Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa."

shakespeare

-

Keskin yargılara varamayan biriydi Jeongguk, sevdikleri ve sevmedikleri yıllar, aylar, haftalar, günler, saatler, bazen saniyeler içinde değişebilirdi. Bir kez dinlediği ve sevemediği şarkı, birkaç gün sonra en sevdiklerinden biri olarak yerini alırdı. En sevdikleri, tek bir anda yüzünü bile görmediklerine dönüşebilirdi. İnsanlar, değişmeye meyilli varlıklardı. Akılları onları yönlendirirdi. Kalbi hoşlanır, nefret ederdi. Ruhu sahiplenir ya da reddederdi. İnsanların kabul etmesi gereken buydu; sevmek ya da sevmemek, kesin bir yargıda birleşemezdi.

Kazağının kollarını parmakuçlarına çekmiş hâlde babası ve Kim Taehyung'un içine dalmış oldukları sohbeti dinlerken düşünceleri bunlardan ibaretti. Gözlerini sevdiği adamın üzerine dikmiş, babasına siyaset hakkındaki düşüncelerinden bahsederken aralarında bir uçurum hissetmişti bir an. Kim Taehyung ondan on iki yaş büyüktü. Sayılar korkutucu geldi bir an ona. Gözlerini kapatmak, yok olmak istedi. Kim Taehyung her zaman ona bir şeyleri açıklayan taraf olurken, babası ile olan sohbetlerinde açıklamalara yer yoktu. Benzer bir nesil içinde büyümüşlerdi. Birbirlerini anlıyorlardı.

Derin bir nefes alarak kalktı ayağa, bir pencere açmak ve kenarına oturmak istiyor olsa da yapmadı. Mutfağa giderek kendine bir bardak su doldurdu. Bedenini tezgâhâ yaslayarak buzdolabının üzerine yapıştırılmış çocukluk fotoğraflarına baktı. "Tatlım, burada ne yapıyorsun?" diye sordu annesi, elindeki bardağı göstermekle yetindi. "Salonda da su vardı, Jeongguk. Bir sorun mu var?" diye sordu bu kez, ona babası ve sevdiği adamın iyi anlaşmasından hoşlanmadığını nasıl anlatabilirdi ki? "Görmemişim, gidiyorum şimdi." dedi, bardağı lavabonun içine bıraktı.

Koltuğa otururken masanın üzerinde duran telefonunu eline aldı. Eunji yemeğin nasıl gittiğini sorduğu bir mesaj atmıştı, Iwao sosyal medyadan bir tane karikatür göndermişti ona. Yugyeom ise mesaj uygulamasından kendi makalesini atmıştı kaybetmemek için. Onlara cevap vermek istemiyordu ama başını kaldırarak ortama adapte olmaya çabalamak da zorlama geliyordu ona. Eunji'ye yemeğin iyi gittiğini söyledi. Babası akşam için gergin bir başlangıç yaptırmış olsa da devamı çok güzel olmuştu. Kim Taehyung'un edebiyat sevgisinden, kariyerinden, kitaptan bahsetmişlerdi beraber. Jeongguk babasının ilgi dolu gözlerle onu izlemesinden hoşlanmıştı.

"Jeongguk!"

Babasının ona seslendiğini işittiğinde telefondan başını kaldırarak ona baktı, hepsi gözlerini ona dikmiş durumdaydı. "Efendim?" dedi, telefonu masanın üzerine koyarak annesinin gül çayı doldurmuş olduğu porselen fincana uzandı. "Misafirimiz var ve sen telefonla oynuyorsun, hoş değil." dedi babası, onun için görgü kurallarının önemli olduğunu biliyordu. Bir sohbetin içerisindeyken ilginin başka bir şeye kaymasından nefret ederdi. Ailesinden gelen bir alışkanlık gibiydi bu. "Üzgünüm, siz sohbete dalmış görünüyordunuz." Kim Taehyung'un gözleri kendi üzerinde gezinirken onunla göz göze gelmekten kaçındı. Kendini nasıl anlatabilirdi, bilmiyordu. "Sen de sohbete katılabilirsin." dedi babası, Jeongguk omuzlarını düşürerek bardağı dudaklarına götürdü. Sıcak çay biraz iyi gelmişti. "Siz yaşlı insanların sohbeti ilgimi çekmedi." Kim Taehyung ona şaşırmış bir şekilde bakarken gözlerini mesajlar gelen telefonuna dikerek çayını içti.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin