o günden beri her gün ve her şey bu doğruyu hissetti*

8.5K 1.4K 430
                                    

10

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

10

Jeon Jeongguk, elindeki krem rengi ve üzerinde eskimiş bir kitabın bulunduğu kapağı incelerken Kim Taehyung gibi biri olmanın nasıl hissettireceğini merak etti.

Derin düşüncelerini öylesine yalın ve olması gerektiği gibi anlatıyordu ki bazen kendi düşüncelerinin yanlışlığını sorgulamak zorunda hissediyordu kendini. Düşünceleri dipsiz bir kuyuydu, ne kadar çok konuşuyor olsalar yeni konular çıkıyor ve kendini onun kelimelerine kaptırmış hâlde buluyordu. Şikayetçi değildi, onu dinlemek kadar kendini iyi hissettiren hiçbir şey olmamıştı bu zamana kadar.

Dün gece yemek yedikleri restorandan kalktıktan sonra küçük bir bara gelmişlerdi; içeride eski bir şarkı çalıyor, soluk duvarda resimler onlara bakıyordu. Gençler ve orta yaşlı insanlar masalarında içkilerini yudumlarken bir bara göre oldukça sakin kalıyordu ortam. Kim Taehyung ile birlikte karşılıklı kırmızı şarap içerken Nietzsche Ağladığında kitabına aldığı notlardan açtı konuyu Jeongguk. Kitabının ondan izinsiz kendisinde olmasından dolayı üzgün olduğunu belirtmiş olsa da Kim Taehyung buna aldırış ediyor gibi değildi. "Çok kapalı büyümüşsün." dedi Jeongguk'a arkasına yaslanırken, parmakları zarif bir şekilde kadehi kavramıştı ve yüzükleri soluk ışıkların altında parlıyordu.

"Düşüncelerine bile pranga vurmuş, onları hapsetmişsin. O konuyu düşünemem, bunu yapamam, demişsin kendine. Bir insana en büyük zararı kendine vurduğu prangalar verir. Sen, sonsuzsun. Düşüncelerin, hayallerin ve yapacakların sonsuz. Prangaların açık ama sen hâlâ onların kapalı olduğunu sanarak adım atmaktan korkuyorsun."

Jeongguk onun söylediklerini dinlerken hak veriyordu içinden, en basit örneği ile babasıyla yaşadığı konuşma düştü aklına. Onların tepkilerini zihninde kendi kendine çözümlemiş ve onlara açmaktan uzak durmuştu. Oysa konuşsa, prangalarını çözse, her şey daha kolaydı. Saatlerce süren sohbetin ortalarındaki minik kıkırtılar gece ilerledikçe kahkahaya dönüşmüştü. Kim Namjoon haklıydı, karşısındaki adam beklediğinden daha fazla hayat doluydu. Bu küçük kasabaya kocaman kalbini nasıl sığdırabiliyor olduğunu merak etmeden edemedi Jeongguk. Kabına sığmayan biri olduğu açıktı.

Saat gece yarısına geldiğinde küçük bar kapanmış, kasaba sokaklarında yürümüşlerdi. Kim Taehyung onu oda kapısına kadar bırakmış, Jeongguk'un kalp atışlarını zorlamasına sebep olacak kadar yakınlaşmış ve gözlerinin içine bakmıştı. "Yıldızlar sinmiş siyah incilerine." demişti, Jeongguk nefes bile alamadığını hissederken eli siyah saçlarına giderek Jeongguk'un saçlarını okşamış ve iyi geceler dileyerek geri çekilmişti. Onun koridorda ilerleyişini göğüs kafesini zorlayacak kadar hızlı atmakta olan bir kalp, dolu gözler ve bir kez daha kalbindeki filizlerin büyümesi ile izlemişti.

Kütüphanedeki bir uzun tabureye oturmuş, Kim Taehyung'un ona verdiği kitabı incelerken dün gece yaşadıkları zihninin içinde dönüp durmadan edemiyordu. Elindeki beş kalın kitabı raflara yerleştirmeye çabalayan yazar, ona böyle seslenmesini istemediğini söylese de Jeongguk bunu hak ettiğini düşünüyordu, açık kahverengi ince bir kazak giymişti. Saçları dalgalı ve dağınık hâldeydi. Gece geç uyuduğu için sabah geç uyandığını Jeongguk'a iletirken otuz dört yaşındaki bir adamın gözüne bu kadar sevimli gelmesi normal değildi. "Bay Kim." diye seslendi, Taehyung elindeki son kitabı da yerleştirdikten sonra ona doğru döndü ve bedenini ahşap masaya yasladı. "Bana neden Japonca bir kitap verdiniz? Ben Japonca bilmiyorum bile..." diye söylenirken bakışlarını kitaptan kaldırarak Jeongguk'a çevirdi.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin