Bölüm 2, Kanım Aktığında

63K 5.4K 6K
                                    

  Bölüm 2, Kanım Aktığında

  Beni diz çöktüğüm yerden kaldırırken tenime dokunduğu yerlerde kanımın akışı hızlandı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  Beni diz çöktüğüm yerden kaldırırken tenime dokunduğu yerlerde kanımın akışı hızlandı. Sanki tüm bedenim ona doğru çekiliyor, onun bütünleşmek istiyordu. Bu garip his beni olduğum yere yapıştırmış, ondan uzaklaşmamı imkansız kılmıştı.

  Beni tamamen ayağa kaldırdığında uzanıp önce boynuma sonra da ince tuniğin açıkta bıraktığı kollarıma dokundu. Islak tuniğin üzerinden elleri bedenim boyunca gezinirken parmakları göğüslerimin çevresinde birkaç saniye oyalandı. Becerikli hareketlerle saçlarıma yerleştirilmiş defne yapraklarından birini çekip aldı. "Sen kesinlikle benim gelinim değilsin," dedi ve yapraklar ellerinin arasında ufalanıp yere düşerken kendime geldim.

  Ondan uzaklaşarak tapınağa koştum ve Apollon'un heykelinin ayaklarının dibine çöktüm. Başım beladaydı, başım kesinlikle beladaydı. Şu anda inanmadığım tüm tanrıların yardımına ihtiyacım vardı.

  "Apollon, Apollon. Gel de gör beni, kutsal bakireni," diye bağırdım heykelin cansız yüzeyine doğru. "Gel de götür beni, kutsal gelinini." Hiçbir şey olmadığını görünce ellerimle heykelin yüzeyini yumrukladım sonra hançeri yeniden alıp elimi biraz daha kestim. Akan kanımı önce gövdesine sonra da ayaklarına damlattım.

  Rae tapınağa girip heykelin önünde durdu. "Çok geç," dedi. "Vakit geçti ve sen başka bir tanrıyı çağırdın."

  Kafamı Apollon'un ayağından kaldırıp ona baktım. Siyah saçlarının bir kısmı yüzüne düşse bakışlarındaki nefreti gizleyemiyordu. Ona baktığımı görünce kafasını çevirdi ve yoğun bakışlarla bana karşılık verdi.

  Tanrılar beni bunun için kesinlikle cezalandıracaklar diye düşündüm. Önce onlara inanmadığım için beni cezalandıracak sonra da Apollon'un adağını sunamadığım için. Her türlü beni cezalandıracaklardı, tabi halkım onlardan önce davranmazsa.

  Öfkeyle, "Kimsin sen?" diye sordum. Tüm bunların suçunu kendi üzerime almaktansa onun üzerinde bırakmak bana daha kolay geliyordu.

  Sorum onu keyiflendirmiş olacak ki güldü. "Aradığın tanrı olmadığımı anladığında saygını da mı yitirdin çocuk?" Ayağa kalkıp karşısında durmam onu daha da keyiflendirdi. "Cesaretine hayran kaldım." Sustu, beni hiç acele etmeden yavaş yavaş süzdü. "Ve elbette bariz olan aptallığına."

  Sırtını dikleştirdi, Apollon'un heykeline küçümseyici bir bakış attıktan sonra tapınaktan çıktı ve geldiği kutsal suya geri yürüdü. Arkasından koştum ve onunla birlikte ben de suya girdim. "Beni de götür," diye yalvardım ona.

  Su belinin üzerini biraz geçmişken durdu ve bana döndü. "Anlamadım, çocuk."

  Buz gibi su içimi dondursa da umursamadım, ona doğru yürüdüm. "Geri dönemem, geri dönmemem gerek." Dişlerim soğuktan birbirine çarptığı için daha fazla konuşmaya devam edemeyerek sustum.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now