Bölüm 26, Sonsuzluk Kadar Seviyorum

34.4K 2.7K 1.3K
                                    

 

Bölüm 26, Sonsuzluk Kadar Seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 26, Sonsuzluk Kadar Seviyorum

  Kirke'nin ocakta yaktığı gür ateşle ısınan küçük odasına geri döneli birkaç saat olmuştu. Rae Karr ve Tara'ya Apollon'un bana gösterdiklerini anlatmak için fırtınayla kavrulan adada bir yürüyüş teklif etmiş, Helene ve Naia ise banyo yapmak için Kirke'nin hamamına gitmişlerdi.

  Şimdi odada Kirke'yle yalnızdık. Odada sadece ocaktan gelen ateşin çıtırtıları ve Kirke'nin tezgahından yükselen birbirine sürten iplerin sesi vardı. Sessizlik o kadar can sıkıcıydı ki konuşma ihtiyacı bir el gibi boğazıma sarılmıştı. "Dokuduklarını sonra ne yapıyorsun?"

  Kirke bugün kalın bir tunik dokuyordu ve sabah başladığı işini neredeyse yarılamak üzereydi. Bakışlarını tezgahından bir an bile ayırmadan, "Bir kısmını adama gelen ziyaretçilerden sevdiklerime hediye ediyorum," dedi. "Kalanını ise," Parmaklarından biri tezgahtan ayrılıp yanan ocağı işaret etti. "Orada yakıyorum."

  Ateş sanki yakmanın ne demek olduğunu anlarmış gibi biraz daha güçlendi, hafifçe tısladı. "Yakacaksan neden dokuyorsun?"

  Kirke'nin tüm dikkati tezgahından bana yöneldi. "Sonsuz bir hayatım var Mara, hepsini saklamaya çalışsam bana bu ada yetmezdi." Kelimeler ağzından dökülür dökülmez onun ne kadar yalnız olduğunun bir kez daha bilincine vardım. Sonsuz bir hayatta sonsuz bir yalnızlığa mahkum olmuştu. Belki de bunu kendisi tercih etmişti, kim bilir.

  Ben ona cevap vermeyince Kirke bir kez daha konuştu. "Bana neden anneni almaya gitmediğimi sormayacak mısın?"

  Zihnimde gezinip duran Rae şahidim bunu yüzlerce kez düşünmüştüm. Uygun bir anı bekleyip onunla konuşmak, atam olmasının benim için ne demek olduğunu kavrayabilmek istemiştim. Ama ne o doğru an gelmişti ne de Kirke bu sohbeti başlatmaya hevesli görünmüştü. Bu yüzden yeniden Troya'ya dönmeden önce bir fırsatını bulursam sormaya, bulamazsam da kadere bırakmaya karar vermiştim.

  Yüzümü ondan tarafa döndüm. "Bir sebebin olduğuna inanmak istiyorum."

  Kirke başını sakince sallasa da yeşil gözlerinde öfkenin ilk kıvılcımları canlandı, dudakları düz bir çizdi halini aldı. "Onu kollarımın arasında sadece birkaç saat tutabildim, babası yeniden denize açıldığında elimden gidişlerini izlemekten başka bir şey gelmedi."

  Ayağa kalktı, küçük odada dolaşırken biraz daha o tezgahın önünde oturursa kendini kaybedecekmiş gibi görünüyordu.

  Birlikte üç ay boyunca karışımlar hazırladığımız ahşap masanın arkasına geçti, ellerini onun aşınmış yüzeyine sürttü. "Burası benim hapishanem," derken sesi elleriyle hazırladığına şahit olduğum zehirler kadar acıydı. "Tanrılar aşık olanları cezalandırır. Zamanında ben de aşık oldum ve cezam da sonsuz hayatımı bu adada sürmek oldu." Koyu renk kaşları çatıldı, hiç yaşlanmayacak suratı kederle buruştu. "Bir noktadan sonra da bir seçim haline geldi. İnsanlar da tanrılar da beni kırdı Mara."

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin