Bölüm 47, Minator'un Boynuzlarındaki Düğümler

15.1K 1.5K 1K
                                    

Bölüm 47, Minator'un Boynuzlarındaki Düğümler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 47, Minator'un Boynuzlarındaki Düğümler

  Rae'nin boşaltılmış sarayının altındaki dehlizlerde dururken elimde olmadan kahkahalarla gülüyordum. Bir yandan gülüyor bir yandan da tam karşımda yükselen aşılması imkansızmış gibi görünen ve en az bir ağacın gövdesi kadar kalın kapıya bakıyordum.

  Rae gözlerini bana diktiğinde kendimi sakinleştirmeye çalışsam da başarılı olamadım. Elimdeki ipe baktım ve bir kez daha son derece çaresiz üstelik işe yaraması da imkansız olan planımıza güldüm.

  Rae bu histerik halime dayanamayarak, "Pekala arsız ve deli kadın," dedi. "Seni neyin bu kadar güldürdüğünü açıklayacak mısın yoksa zihnine sızıp gücümü boş yere üzerinde kullanmamı tercih edersin?"

  Beyaz yüzeyine tozların yapıştığı ipliği elimde evirip çevirdim. "Gerçekten Minator'tan bu ipliği takip ederek kaçabileceğimizi mi düşünüyorsun?" Bir kez daha güldüğümde burnumdan hiç de hoş olmayan bir ses çıktı. "Dehlizlerini bu kadar karmaşık yapacak ne vardı?"

  Rae ipliği elimden aldı, ucunu yumağın içinden çıkartarak bir kısmını serbest bıraktı. "Minator labirentlerde yaşamayı seven bir yaratık, Tanrı Öldürenler için onu buraya getirtmeden önce dehlizlerin bir kısmını onun için labirente dönüştürdüm."

  Sonunda sakinleşmeyi başarsam da planı benim için hala deli saçmasından biraz daha uzaktaydı. "Bizi canlı canlı yiyebilecek bir yaratığa karşı gerçek olup olmadığı bile belli olmayan efsanelerden yola çıkarak bir plan yaptığına inanamıyorum kehanet tanrısı."

  Rae uzanıp kapının üzerindeki karmaşık kilidi açmaya koyulurken, "Sana söyledim," dedi. "Bu bir efsane değil, gerçek. Minos'un Krallığı'na Minator'u yenmek için her yedi yılda bir gönderilen gençleri kendi gözlerimle gördüm, sadece iki kişi kaçmayı başardı onlar da labirentlerde yönlerini bulmak için iplikleri kullandılar." Tüm dikkatini kilidi açmaya vermeden önce bana yan bir bakış attı, ona inanıp inanmadığımı anlamaya çalıştı.

  Minator bize geceleri uyumadan önce anlatılan korkunç bir çocuk masalından başka bir şey değildi. Eh, en azından o zamana kadar ben öyle olduğuna inanmıştım desem daha doğru olacak sanırım. Kendi şehrimdeyken, Penelop berbat geçen bir eğitim gününün ardından bizi sıklıkla Minator'a göndermekle tehdit ederdi. Eğer doğru düzgün davranmazsak bizi bir sonraki yedi yılın sonunda yola çıkacak çocuklardan biri olmamız için göndereceğini söyler sonra da kendi kendine gülerdi. Penelop çarpık bir espri anlayışı olan hasta ruhlu bir kadındı, orası kesin.

  Bizi korkutmaktan hoşlanırdı ve itiraf etmek gerekirse hikayelerini abartılı yalanlarla süslemese de Minator'un oldukça korkutucu bir yanı vardı. Küçük bakire kızların etini yemekten hoşlandığını anlatması belki bir yalandı ama beni asıl korkutan efsanevi canavarın kendisiydi. Anlatılanlara göre Girit Kralı Minos'un günahı yüzünden bu tuhaf yaratık dünyamızın başına salınmıştı. Poseidon'un ona gönderdiği boğayı onun için kurban etmemiş, Poseidon da karısının Minos'un öldürmeye kıyamadığı boğasına aşık olmasını sağlamıştı.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin