Bölüm 54, Bir Şehrin Düşüşü

10.7K 1.2K 1.1K
                                    

Bölüm 54, Bir Şehrin Düşüşü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 54, Bir Şehrin Düşüşü

  Tapınağın önünde daha önce defalarca bulunmuştum. Yollarını arşınlamış, mozaiklerini en ince detaylarına kadar ezberlemiştim. Geride bilmediğim bir şey kalmayana kadar sütunlarını ellerimle keşfetmiş, öfkemi üzerindeki gök kubbeye haykırmıştım. Ama ona hiç bu kadar yabancı kalmamış, bu kadar hüzünlü hissetmemiştim. Küçük bir kızken bile, annemden zorla sökülüp alınıp inanmadığım bir tanrıya ibadetle geçecek yılların kıyısında bile böyle hissetmemiştim.

  Tapınak artık yıkılmıştı. Şehri koruyan ilahi temelinden geriye yanık iskelesi ve çökmüş çatısı kalmıştı. Ama hala, çıkarttığım yangına ve onu yutan alevlere rağmen yok olmamaya yemin ederek varlığının temelini Gaia'nın ruhuna çakmıştı. Hala oradaydı. Eski ihtişamından geriye hiçbir şey kalmasa da varlığının naçizane gölgesi dünyanın sonunda kadar orada kalmaya devam edecekti.

  Bunu biliyordum.

  Rae dikkatli bakışlarını tapınağın yanık iskelesinde ve Apollon'un kırık heykelinden geride kalanların üzerinde gezdirdi. Rae'nin ikizinin başı gövdesinden kopmuş, kül yığınlarının içine gömülmüştü. "Buraya ne olmuş böyle?" diye sorarken dikkatle birkaç adım attı, ayağının altındaki ezilen heykel parçalarının sesi kulağıma kırılan kemiklerin sesi gibi geldi. Belki de ses ona da aynı şeyi anımsatmıştı çünkü daha fazla ilerlemeyerek durdu.

  Dudaklarımı birbirine bastırdım, sesimi elimden geldiğinde kayıtsız tutmaya çalışarak, "Burayı yıktım," dedim. "Sana geri dönmeden önce tapınağı yaktım."

  Rae'nin bana dönük sırtı dikleşti, omuzlarının gerginlikle kasıldığını gördüm. Yüzünü benden yana dönmesini bekledim ama bunu yapmadı. "Burası eskiden benim tapınağımdı," derken sesi uzun yıllardır bu dünyada mevcudiyetini bir şekilde sürdürmeyi başaran bir tanrının emsalsiz hüznüyle yüklüydü.

  "Biliyorum." Sesim kendi kulağıma bile fazla öfkeli, fazla tez canlı gelmişti. "Bu yüzden senin anını kirleten bu tapınağı yaktım."

  Rae nihayet yüzünü benden yana çevirdiğinde bakışlarında görmeyi beklediğim gurur yerine karanlık bir ifade vardı. "Beni korkutuyorsun," dedi son derece dürüst bir tonla. Öyle ki dudaklarından dökülen kelimeler bedenimi kuşatan karanlığı kadar güçlü ama bir o kadar da çaresizdi. "Bazen sana baktığımda uğruma alabileceğin riskleri görür gibi oluyorum ve bunu önlemek için neleri feda etmem gerektiğini kestirmeye çalışıyorum."

  Beklediğim kesinlikle bu değildi. Onun için değil bir tapınak, tüm dünyayı alevlere tutsak edebilecekken onun vermesini arzuladığım tepki kesinlikle bu değildi. Bana inanmasına ve onun için yapabileceklerime güvenmesine ihtiyacım vardı. Ancak o bana güvenirse ben de kendime güvenebilirdim.

  Rae'nin surat ifadesi biraz olsun yumuşadı. "Sana güveniyorum arsız ölümlü." Arkasında kalan harabeye ve terk edildiği belli olan şehrime baktı. "Şehri de mi sen bu hale getirdin?"

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now