Bölüm 17, Seninim Benimsin ve Biriz

44.8K 3.5K 2.4K
                                    

 

Bölüm 17, Seninim Benimsin ve Biriz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 17, Seninim Benimsin ve Biriz

Odamın parçalanmış zemininden aşağı düşerken zaman yavaşladı, Rae'nin karanlık dumanıyla benim gümüşi dumanım iç içe geçerek düşüşün darbesini yumuşattı.

Yere düştüğümüzde Rae bedenimi kendi gövdesiyle kaplayarak yağmurdan daha hızlı üzerimize yağan kırılmış eşyalardan beni korudu. Karanlık gölgesi genişledi, ikimizi de kapsayacak şekilde bir kalkan oluşturdu. Tüm bunlar yaşanırken gözlerini bir an bile benim gözlerimden ayırmamış, bakışlarımın tek bir saniyesini bile kaçırmamıştı.

Eşyalardan oluşan yağmur sona erdiğinden birkaç hizmetli koşarak saraydan çıktı. Sarayın odamın olduğu kısmının yıkıldığı gördüklerinde ise şaşkınlıkla oldukları yerde dondular. İçlerinden birisi kendini toparlayıp bize doğru yürümeye başladığında Rae onlara dönerek, "Orada kalın," diye emretti. Bu emir sadece onlara değil bana da söylenmişti. Hizmetliler korkuyla geri çekilirken Rae elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. "Mara." Sesi söylenmemiş, söylenemeyecek pek çok sözle yüklüydü. Suratıma haykırmak istediğini, ne olduğumu dudaklarımdan dökmek için beni sarsmak istediğini çok iyi biliyordum. Ama elinden ismimi söylemekten daha fazlası gelmiyor olmalıydı ki sustu.

Normale dönmeyi beklesem de olmadı. Tenim hala parlıyor, gümüş rengi dumanım bir nefes gibi bedenimin etrafında süzülüyordu. "Bunu durdurmanın bir yolu olmalı," derken aklımı kaçıracak gibi hissediyordum. Bu normal değildi, bu ben değildim.

Rae kendini toparladı. "Bu sensin," derken sırtını dikleştirmişti. "Bu gerçekte olduğun kişi işte." Parmaklarıyla hala parlayan parmaklarıma dokunduğunda tüm bedenim karıncalandı. Rae'nin karanlığıyla benim gümüş dumanım parmaklarımızın ucuna doldu ve onlar da aynı parmaklarımızın yaptığı gibi birbirine dokundular. "Korkma, bırak birbirlerini tanısınlar." Demesi kolaydı tabi ama yapması, imkansızdı. Enerjilerimiz birbirine her temas ettiğinde yerimden sıçrıyor, kaçıp gitmek istiyordum. Bu his şimdiye kadar hissettiğim her şeyden çok daha yoğundu.

En sonunda alıştım ve şaşırarak Rae'nin bana dokunuşu gibi yumuşak olduğunu fark ettim. Enerjilerimiz birbirleriyle oynarken ve birbirine dolanırken Rae'nin kollarının arasındaymışım gibi ısınmıştım. "Bu bana seninle olmak gibi hissettiriyor."

Rae boştaki eliyle suratımı sevdiğinde dumanı da benim dumanımı sevdi. "Çünkü bu benim." İkisinin birleştiği ve bir bütün oluşturduğu noktaya baktı. "Söylediğin gibi; seninim, benimsin ve biriz." Elini suratımdan indirip omzumda akıp duran ve kayan yıldızları sevdiğinde ürperdim. "Bu gerçekten ilginç Mara."

Gözlerimi omzumdaki Rae'nin küçük bir kopyası olan evrenden uzak tutmaya çalışarak, "Bu içimde bir parçanı taşıyor olmamdan mı kaynaklanıyor?" diye sordum.

Rae'nin parmakları tenimden uzaklaştı. "Belki evet belki hayır." Suratı yaşadığı tüm kararsızlığı yansıtırcasına buruştu. "Benden aldığını bir noktada kendine göre değiştirmiş olmalısın."

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now