Bölüm 12, Sen Benim Kadınımsın

48.8K 4.1K 2.1K
                                    

Bölüm 12, Sen Benim Kadınımsın

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 12, Sen Benim Kadınımsın

  Ormanın içinde koşarken nereye gitmeyi amaçladığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Yalnızca konuşuyor ve kendilerine tanrı diyen bu kişilerden uzaklaşmaya çalışıyordum. Ne kadar insani ve ayarsız bir tepki verdiğimin farkındaydım. Ama ben bu değil miydim zaten, ne yapacağı belli olmayan yalnızca başa bela açan ölümlü bir kadın.

Öfkem o kadar büyüktü ki eğer orada kalsaydım söyleyeceğim laflar yüzünden ya Karr'ın ya da Tara'nın beni öldüreceğine emindim. Belki de Rae de beni öldürmek isterdi, ne de olsa sadece Apollon'u kışkırtmak için kullandığı bir oyuncaktan başka hiçbir şey değildim.

Kirke'nin büyüsünün işe yaradığını umarak dalların kıyafetlerimi yırtmasına, kollarımı kesmesine aldırış etmeden ilerliyordum. Zaman zaman durup dinleniyor, bir süre koşuyor en sonunda da iyice yorulduğumda yürümeye başlıyordum. Aynı yerde uzun süre kalmamaya özellikle dikkat ediyordum çünkü Karr'ın bir av köpeği gibi koku alabildiğine emindim.

Yokluğumu şimdiye kadar fark etmiş olmalılardı çünkü hava çoktan aydınlanmış, güneş tepeye çıkmıştı. Kızgın yaz güneşinin altında ilerlerken bir yudum su için her şeyimi verirdim.

Geldiğimiz yönün tam aksine doğru, sık ağaçların içine koştuğumdan nerede olduğumu bilmiyordum. Sanki ormanın bu tarafı sadece ağaçlarla ve dikenli yapraklarla kaplı gibiydi. Geldiğimiz yöndeki dereyi hatırlayarak özlemle iç çektim. O yöne doğru koşsaydım Spartalıları da geçmem gerekirdi ama yine de içecek bir damla da olsa suyum olurdu. En azından susuzluktan ölecek miyim diye korkmama gerek kalmazdı.

Güneşin altında daha ne kadar aç ve susuz yürüyebileceğimi merak ederken daha fazla dayanamayarak bir ağacın dibine çöktüm. Başımı yorgunlukla ağacın geniş ve güçlü gövdesine yasladım. Rae şimdiye kadar gittiğimi mutlaka fark etmiş olmalıydı. Benim için sahte bir endişeye bürünmüş müydü acaba? Belki de sinirlenmiştir çünkü Apollon'a karşı kullanacağı yegane silahı elinden alınmıştı.

Kafamı sinirle ağaca vurdum. Ben bir aptaldım. Bu kadar kör ve şaşkın olmayı nasıl başarabilmiştim?

"Sen aptal değilsin kızım," dedi o tanıdık ses. "Bana gel." Kirke'nin sesinin nereden geldiğini anlamaya çalışarak etrafa baktım. Tekrar konuştuğunda gövdesine dayandığım ağacın yaprakları hafifçe sallandı. "Yukarı doğru tırman, tırmanman bittiğinde kendini benim adamda bulacaksın." Saatlerdir yürümekten yorgun düşen bedenim buna şiddetle karşı çıksa da Kirke'nin dediğini yaptım ve bana en yakın dala asılarak kendimi yukarı doğru çektim.

Tırmandıkça daha da güçten düştüğümü hissetsem de yılmadım. En sonunda tepedeki dala ulaştığımda karşımda uzanan manzaraya baktım ve Kirke'nin fırtınayla savrulan adasında olduğumu gördüm.

Dikkatli bir şekilde biraz önce çıktığım dallardan zor da olsa indiğimde Kirke aslanıyla birlikte beni bekliyordu. Beni gördüğünde bana sıkıca sarıldı ve ondan yükselen ot kokusunda biraz huzur bulmayı umarak gözlerimi kapattım.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now